00
Yazı Detayı
28 Mart 2024 - Perşembe 11:10
 
Fert ve Millet Olarak Temel Düşüncemiz
Mustafa Mete Islamoglu
 
 

İ’LA-YI KELİMETULLAH DAVASI OLMALIDIR.

Müslümanların ülke veya şehirleri i'lâ-yi kelimetullah amacıyla İslâmiyet'e açmaları, İslâm devleti idaresine almaları. İslâm dinini yayma ve müslümanları dinî görevlerini yerine getirmeye çağırma a

Osmanlı Devleti’nin vârisleri olan bizler, torunları olmaktan iftihar ettiğimiz ceddimizin, uğruna her şeyini fedâ ettiği “i‘lâ-yı kelimetullâh” dâvâsının neresindeyiz?


“Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; emr bi’l-ma’rûf ve nehyi ani’l-münkerde bulunur ve (yalnızca) Allâh’a inanırsınız.” (Âl-i İmrân, 110)


Allah Teâlâ’nın birliğini ilân etme, İslâmiyet’i yüceltme mânâlarına gelen İ‘lâ-yı kelimetullâh, Allah adının ve kelime-i tevhîd ile özetlenen İslâm Dîni’nin yaşanarak tebliğ edilmesi ve yüceltilmesi demektir.


NE KADAR ŞANSLIYIZ BU DİNE, BU TARİHE SAHİP ÇIKALIM LÜTFEN
O ki, hizmetlerin en yücesi… O ki, mü’minlere emanet edilen azametli bir dâvâ ve kutlu bir vazifedir. Bu dâvânın özü, Allah Rasûlü’nün bizlere emaneti olan Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye’nin yaşanması ve yaşatılmasıdır. Bu dâvâyı sahâbe-i kirâm efendilerimiz
 ile mübârek ecdâdımız yüzyıllardan beri ne şekilde koruyup, idrâk edip, bizlere kadar ulaştırmışlarsa, bize düşen de bu dâvânın kutlu bir neferi olarak bayrağı devralmak ve gelecek nesillere öylece taşımaktır.


Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:
“(Allâh’ın kelimesini yücelten ve adâletten ayrılmayan) sultan, yeryüzünde Allâh’ın gölgesidir. Zayıf kimse(ler), ona sığınır; mazlum(lar), onun vesîlesiyle (zâlimlerden) intikam alır. Kim böyle bir sultâna dünyada ihsân ederse (madden ve mânen yardımcı olursa),
Allah da ona kıyâmet gününde yardımcı olur.” (Feyzü’l-Kadir, 4, 143)


OSMANLI’NIN HASLETLERİ
Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, cihan devleti Osmanlı’nın hasletlerini ne güzel dile getirmiştir:


“Osmanlı’nın, husûsiyle ilk üç asrı, Hazret-i Ebûbekir’in îman ve sadâkatinden, Hazret-i Ömer’in şecâat ve adâletinden, Hazret-i Osman’ın hayâ, aşk ve vecdinden, Hazret-i Ali’nin ilim, irfan ve cengâverliğinden coşup âlemi kuşatan bir i‘lâ-yı kelimetullâh şerâresidir.”


OSMAN BEY‘İN VASİYETİ
İ‘lâ-yı kelimetullâh gâyesi ile doğup sonrasında kıtaları gölgesine alan koca bir çınar hâline gelen Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gâzi Hazretlerinin sayılı nefesleri sona ererken oğlu Orhan Gâzi’ye etmiş olduğu şu vasiyet, Osmanlı Devleti’nin bir nevî anayasasını oluştururken, sonraki devirlerde de mü’min gönüllere rehberlik yapmıştır:


“Oğul! Biricik vasiyetim şudur ki, Allah buyruğundan başka bir iş işleme! Bilmediğini ehlinden sorup öğren! İyice öğrenmediğin bir şeyi yapmaya kalkışma! Askerlerine in’âm ve ihsânını eksik eyleme! Bil ki insan, ihsânın kuludur.


Oğul! Din işlerini her şeyden öne al! Çünkü bir farzın yerine getirilmesini sağlamak, din ve devletin güçlenmesine sebep olur! Bunun için ulemâya hürmette ve onların hakkına riâyette kusur etme ki, şerîat işleri düzgün yürüsün!

Nerede bir ilim ehli duyarsan, ona rağbet et; ikbâl ve yumuşaklık göster! Ancak dînî gayreti olmayanları, sefih hayat yaşayanları ve tecrübe edilmeyen kimseleri, sakın devlet işine yaklaştırma! Zira Yaratan’ından korkmayan, yaratılanlara merhamet etmez!

Zulüm ve bid’atlerden son derece uzak dur ki, seni yıkılışa sürüklemesin!..
Bil ki bizim mesleğimiz, Allah yoludur ve maksadımız da O’nun dînini yaymaktır.
Bizim dâvâmız, kuru bir kavga ve cihangirlik dâvâsı değil, “i‘lâyı kelimetullâh”tır, yani Allâh’ın dînini yüceltmektir! Cihâdı terk etmeyerek rûhumu şâd et!..


Oğul! Benim hânedânımdan her kim doğru yoldan ve adâletten ayrılırsa, mahşer günü Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şefâatinden mahrum kalsın!..

Oğul! Allah -celle celâlühû- rızâsı için devlet hizmetlerinde ömrünü tüketen sâdık adamlarına dâimâ vefâkâr ol! Onları gözet! Vefatlarından sonra da onların âilelerini koru!..


Devlete mânen güç veren fazîlet sahibi sâlih âlimlere hürmet, ikram ve ihsanda bulun. Diğer bir ülkede olgun bir âlimin, bir ârifin, bir velînin bulunduğunu duyarsan, onu nezâket ve tâzimle memleketine dâvet et! Din ve devlet işleri, onların bereket ve himmetleri ile istikâmetlensin!

Sakın orduna ve zenginliğine mağrûr olma! Benim şu hâlimden ibret al ki, şu anda güçsüz bir karınca gibiyim. Hiç lâyık olmadan, Allah -celle celâlühû-’nun birçok lûtuflarına mazhar oldum!..

Sen de benim yolumdan yürü!.. Allâh’ın ve kullarının hakkını gözet! Beytülmâldeki gelirin ile kanaat et! Devletin zarûrî ihtiyaçlarının dışında sarfiyatta bulunma! Senden sonra gelecek nesil, seni kendilerine örnek alsın! Zulme meydan verme! Dâimâ adâlet ve
 insaf üzere ol! Her türlü işinde Allâh’a sığın, O’ndan yardım iste ve O’na ilticâ et!..”

Böyle bir vasiyetle 600 yıl dünya üzerinde hüküm süren bir devlet ve Hak dâvâ uğruna canını, malını, her türlü maddî-mânevî imkânlarını seferber eden bir millet… Evlâtlarına vasiyet olarak mal paylaşımı değil, devlet-i ebed-müddetin temelini bıraktılar.

“Kızılelma” mefkûresi üzerine ömürler tüketerek örnek âbide şahsiyetler hâline geldiler.


ORHAN BEYİN SÖZLERİ
Orhan Gâzi’nin de, oğlu Murad Hân’a verdiği şu tâlimat, sahip oldukları îmânın ne güzel tezahürüdür:

“Osmanlı’ya iki kıt’a üzerinde hükmetmek yetmez! Zira i‘lâ-yı kelimetullâh (Allâh’ın dînini yüceltmek) azmi, iki kıt’aya sığmayacak kadar büyük bir dâvâdır! Selçuklular’ın vârisi biz olduğumuz gibi, Roma’nın (Avrupa’nın) da vârisi biziz!..”

Peki ya, Osmanlı Devleti’nin vârisleri olan bizler, torunları olmaktan iftihar ettiğimiz ceddimizin, uğruna her şeyini fedâ ettiği “i‘lâ-yı kelimetullâh” dâvâsının neresindeyiz?

Böyle olmamalıydı…

Bir dâvâ böyle yetim, böyle yıkık, böyle garip kalmamalıydı…

Soralım kendimize şu çetin soruyu: “Neresindeyiz bu aziz dâvânın, hangi dertlerle dertlenmekteyiz?”
Sonra da adına dert dediklerimizi sıralayalım, kalbimizde ve beynimizde… Din nâmına, devlet nâmına, i‘lâ-yı kelimetullâh nâmına derdimiz nedir? Ya da bizim böyle bir derdimiz var mıdır?


Kutlu bir dâvânın temsilcileri olarak, ecdâdıyla övünmekten geri durmayan, fakat tarihini televizyon dizilerinden öğrenen, tek derdi fânî dünya oyuncakları olan bizler, bizden sonraki nesillere daha güzel bir ev, iyi bir araba ve daha nice dünyalık bırakmakla
 mı mükellefiz, yoksa Osman Gâzi gibi bir ömrü nihayete erdirirken sadece ve sadece “Oğul! Biricik vasiyetim şudur ki, Allah buyruğundan başka bir iş işleme!” diyerek hayatlarının her ânına kutlu bir ölçü, bir yol haritası, mukaddes bir dâvâ bırakmakla mı mükellefiz?


Güzel bir kariyer ile iyi bir fakültenin diploması yeterli gelir mi, bu yüce dâvâya samimî bir nefer olmaya? Evet, cihada çıkmıyoruz belki, devir o devir değil, pusatlarımız kınında bile değil, ama yaşantılarımıza bakarak soralım kendimize, “büyük cihad” diye
 vasıflandırılan “nefislerimizle cihadımızda” hangi hâldeyiz? Farkında olmadan bu savaşı çoktan kayıp mı ettik, yoksa?!

Ölüm döşeğinde kendisine:
“-Pâdişâhım, şimdi Allah ile olmak zamanıdır.” diyen lalası Hasan Can’a:

“-Lala, lala! Sen şimdiye kadar bizi kiminle beraber sanırdın?” diyen Yavuz Sultan Selim gibi bir sultânı yetiştiren îmandaki aşk, ahlâktaki fazîlet, idealdeki ulvîliğe ne kadar muhtacız!


Ertuğrul Gâzi’ler, Osman Gâzi’ler, Fatih Sultan Mehmed’ler, Yavuz Sultan Selim’ler, Kânunî Sultan Süleyman’lar, Abdülhamid-i Sânî’ler ve i‘lâ-yı kelimetullâh dâvâsı uğruna ömür tüketen nice erler, hoş birer sadâ bırakarak göçerken ebedî âleme, bizlere nice
 öğüt ve dersler ile yüce bir dâvâ emaneti bıraktılar.

Cenâb-ı Hak ile beraber olmak, O’nun adını yüceltmek, dînini yaşamak ve en güzel şekilde onu yaymaya çalışmak, her mü’minin en ulvî vazifesidir. Bilinmelidir ki, dünya hayatındaki her sorumluluk, bu ulvî vazifeden sonra gelmektedir.

Bu sebeple günümüzün gelip geçici sıkıntılarını kendimize dert edinmeden önce bu terazide tartmak gerekir.

İ‘lâ-yı kelimetullâh dâvâsının garip kalmaması için merhum Mehmed Âkif Ersoy’un sözleri gibidir, bizim de niyâzımız:

Murâd-ı Evvel’i koynunda saklayan toprak,

Kimin ayakları altında inliyor, hele bak!

Kimin elinde bıraktık... Kimin emânetini!

O Pâdişâh-ı Şehîd’in huzûr-i heybetini

Sonunda çiğneyecek miydi Sırb’ın orduları,

İçip içip gelerek önlerinde bandoları?

Sen ey Şehîd-i muazzam ki rûh-i feyyâzın

Duyar, neler çekiyor yerde kalmış enkazın!

O rûhtan bize bir nefha olsun indiriver.

Ki başka türlü uyanmaz bu gördüğün ölüler!

Tam yüz yıldır üzerimize serpilmiş ölü toprağının altında yaşıyor yaşatılıyoruz.

Sana milletçe sığınıyoruz YARABBİ…

Sana neslimle ecdadımla sığınıyoruz YARABBİ.

BU GÜNE KADAR SANA BİZİM GİBİ SIĞINAN OLDUMU YÜCE ALLAHIM. OLDUYSA BİZLERİ ONLARDAN EYLE OLMADIYSA BİZİMLE SENİN YOLUNDA KOŞANLARI BİZLERLE KABUL EYLE.

BİZLER SANA SIĞINDIK HERŞEY SENİN RIZANLA OLACAK YARABBİ…

ONGÜN SONRA YENİ BİR HİZMET KADERİ ÇİZİLECEK

Kongrelerimizle enerjimizi tazeleyerek sağlıklı ve güvenli adımlarla yolumuza devam edecek ve gelecek-te milletimizin yeniden ayağa kalkışı, toparlanışını olanca güç ve çabamızı sarf etmek onurunu taşıma şerefine ereceğiz." İnşa ALLAH

aziz ve asil milletime SELAM ve DUALARIMLA 20. 03. 2024 ALANYA

 
Etiketler: Fert, ve, Millet, Olarak, Temel, Düşüncemiz,
Yorumlar
Yazarın Diğer Yazıları
25 Nisan 2024
Milliyetçilik ve Millet Üzerine Gerçekler
07 Nisan 2024
Ramazanda Oruç Tutmanın Tıbbi Faydaları
03 Nisan 2024
Hz. Ali Efendimiz Gazadan Döner
15 Mart 2024
Gençliğimizi Ateşe Atıyorlar Uyanın.!
13 Mart 2024
Nisa kadın anlamına gelir
11 Mart 2024
Alanya’nın Teminatı "Mevlüt Demir"
06 Mart 2024
Devlet Bahçeli’nin Tüm Gerçekleri
22 Şubat 2024
Selam”ın Vebali Önemi Ve Değeri
14 Şubat 2024
Tevbe Etmenin Çok Büyük Önemi
13 Şubat 2024
MHP’nin Acılarla Dolu Tarihçesi
09 Şubat 2024
Adıyaman Öldü Acıyaman Doğdu
29 Ocak 2024
İnsan ve Duygu
09 Ocak 2024
Geçmişin Hayaletleri
03 Ocak 2024
Bela Ağızdan Çıkan Söze Bağlıdır
31 Aralık 2023
Dünyanın Gözü Türkiye’de.
20 Aralık 2023
Türk Gençliği Zehirleniyor
16 Aralık 2023
“ ERCİYES’LE DERTLEŞTİM “
13 Aralık 2023
Hamas Sözcüsü Ebu Ubeyde Aslında Kim?
11 Aralık 2023
YALNIZLIK
10 Aralık 2023
TÜRK ADININ . ORTAYA ÇIKIŞI-YAYILIŞI
01 Aralık 2023
GÖZÜN AYDIN TÜRKİYE
14 Kasım 2023
IŞİD’İN VAHŞET BİLANÇOSU
01 Kasım 2023
İMAN, ŞUUR ve İSLAM
08 Eylül 2023
Türkiyenin Can Damarı
31 Ağustos 2023
Milli Diriliş…
06 Ağustos 2023
DELİCE
04 Temmuz 2023
Komşum Doktor
13 Nisan 2023
Yaşlılık
09 Nisan 2023
“Tam İnanacaktım “
06 Nisan 2023
Başbuğ Alpaslan Türkeş'e,
04 Nisan 2023
( islam Düşmanlarının iğrenç Yüzü )
19 Mart 2023
Türklük bizim kanımızda var!
13 Mart 2023
Utanıyorum
12 Mart 2023
“ Türkiye'mden Bir Asırdır Saklanan İhanet Gerçekleri”
09 Ocak 2023
İslam düşmanları hortladı
03 Ekim 2022
TÜRK ADININ ORTAYA ÇIKIŞI ve YAYILIŞI
30 Eylül 2022
HATAY GERÇEKLERİ
26 Eylül 2022
Her Türlü Günahı Sildiren Tevbe Duası
29 Temmuz 2022
“TÜRK” DEVLETLERİNİN YIKILIŞ NEDENLERİ..
04 Temmuz 2022
GAZETECİ NEDİR NASIL OLMALIDIR.
29 Haziran 2022
YAZDI TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?
22 Haziran 2022
DİN
12 Haziran 2022
Peygamber Efendimiz’in Vefat Edeceğini Bildiren Ayet
31 Mayıs 2022
ANALİZ
Haber Yazılımı 0