00
|
||
Bela Ağızdan Çıkan Söze Bağlıdır | ||
Mustafa Mete Islamoglu | ||
BU YAZIYI DEFALARCA OKUYUNUZ. KONUYA GİRİŞ: Babaları: «Onu götürmeniz beni hakîkaten üzer ve siz farkında olmadan, onu bir kurdun yemesinden korkarım.» dedi.” (Yûsuf, 13) Hadîs-i şerîflerde buyrulur: “Belâ ağızdan çıkan söze bağlıdır!” (Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, I, 110) İnsan hasmına, aleyhine olacak hususlarda ipucu vermemelidir. Yûsuf’un kardeşleri o âna kadar böyle bir plân kurmamışlardı. Dili kesilerek öldürülen İbnü’s-Sikkît şöyle demiştir: “İnsanın, dilinin sürçmesiyle uğrayacağı musîbet, ayağının sürçmesi ile uğrayacağı musîbetten çok daha büyük olabilir! Zîrâ insanın ayağının sürçmesinden hâsıl olan yara zamanla iyileşir. Hâlbuki ağızdan çıkan söz, insanın başını bile götürebilir.” Ya’kûb -aleyhisselâm- gördüğü rüyâya rağmen acz içinde kalarak Yûsuf’u birâderlerine teslîm etti. Şu ifâde, bu hâli ne güzel anlatır: “Kazâ ve takdîr gelince, basîret görmez olur!” “Şu yanlışı asla yapmam!” diyen bir kul, şeytana açık bir kapı bırakmış olur ki, şeytan her işini bırakarak ona musallat olur ve yapmam dediği şeyi kendisine yaptırıncaya kadar onun peşini bırakmaz. (Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, I, 110) Bu bakımdan asla büyük konuşmamak ve dâimâ Hakk’a sığınmak lâzımdır. Yûsuf’un birâderleri, babalarına ve kardeşlerine hürmette kusûr eden kimselerdi. Dolayısıyla, kurdukları hîleyi gerçekleştirebilmek için babalarının îkaz ve ihtârını geçiştiriverdiler: KALP KIRMAK BÜYÜK HARAMDIR.
Aksakallı bir koca, hiç bilmez ki hal nice Bir kez gönül yıktınsa, kıldığın namaz değil, Doğru yola gittinse, er eteğin tuttunsa, GÖZ YAŞLARI ve TEHECCÜD Yine bir başka hadîslerinde Efendimiz (sav), Allah korkusuyla göz yaşı dökmeyi, cephede düşmanı kollayıp, içimize sızmasına engel olan mücahidin nöbetine denk tutar. “İki göz Cehennem‘i görmez” buyurur ve devam eder: “Biri, Allah korkusundan ağlayan göz, diğeri de, memleketin içine düşebileceği tehlikeler karşısında yüreği atan ve nereden, hangi gedikten düşman içimize sızacak, hangi plânda bizi tahrip edip çürütecek diye nöbet bekleyen göz.” Dışarda dışı, içerde içi gözetleyen gözler. Evet, iç fetihle dış fetih birbirine müsavîdir. Kur’ân-ı Kerim de, yer yer bu işi tebcil ve takdir ederek; “Onlar, Allah’ın âyetlerini duydukları zaman çeneleri üstü yere kapanırlar” (İsrâ, 17/107) buyurur. Bu yönü ile göz yaşı, Cennet kevserlerine müsavî tutulur.. ve Efendimiz, “Ürpermeyen kalpten, yaşarmayan gözden sana sığınırım Allah’ım” diye yalvarır. Kalpleri kaskatı olmuş, duyguları örümcek bağlamışlarda gözyaşı görülmez. a) İçten kaynamadan, sun’î zorlamalarla ağlamamalıdır: Zira ağlamak, kalp heyecanı ve duyguların baskısı altında bulunma neticesinde bir boşalmadır. Bazen olur ki, kalp fevkâlâde sadakat içindedir; din’in emirlerini yerine getirme, dince yasaklardan kaçınma mevzuunda kararlı ve dimdiktir.. dönüş nedir bilmez, fakat gözünden de damla yaş gelmez. Ama, onun sözünü ettiğimiz şekildeki sadakatı çok mühimdir. O, adeta bir girdap, bir fevvare gibidir.. ve o kat’iyyen boş değildir.. Bunların her ikisi de makbuldür; şu kadar ki, sâdık, âşıktan ileridir. Yanlış anlaşılmasın; bu, hiç bir zaman sâdıkın gözünden yaş gelmez demek değildir. Hz. Ebu Bekir de, Hz. Ömer de sâdıktılar; bir kalbi kırığın yanına oturduklarında, bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlarlardı. Namazda iken hıçkırıklarının arka saflardan duyulduğu herkesin malûmudur. Evet, bazen insan kendini kontrol edemez, hisler İmam Gâzâlî İhya’sında der ki: “Ağlayan da pişman, ağlamayan da.” İnsan ağlamıyorsa, bir gün pişman olacaktır; çünkü kendisini ağlatacak çok badireler var önünde. Öte yandan, pek çok ağlayanlar da vardır ki, günahlarına değil, başka şeylere ağlarlar; belli hislerin tesirinde dökerler gözyaşlarını. Demek oluyor ki, gözyaşının da meşrû istikamette olanı makbuldür. Sâdık olmayan ve meşrû gözyaşları da bulunmayan kalbi kasvet bağlamış ve içinde günahlara karşı ürperti kalmamış bir insan, şeytana boy hedefi olmuş, vurup avlanmasına müsait hale gelmiş demektir. Çünkü böyle bir insan, günahlardan irkilmez, dolayısıyla da bir daha o günaha girmemek üzere vicdanında onun ağırlık ve ızdırabını taşımaz. Katı kalpli insana ne terğib (teşvik), ne de terhib (korkutma) tesir eder.. her yerde rahatlıkla gezer, günah tehlikelerinden hiç korkmaz ve gafleti kendisine daima -mayınlı tarlalarda da bulunsa- emniyette olduğunu fısıldar. b)Teheccüd: Karanlık gecelerin aydınlatıcı feneridir: İki rek’at kılınabileceği gibi, sekiz rek’at da kılınabilir. Buhari ve Müslim’in rivayetine göre, İbn Ömer, rüyâsında iki dehşetli kimsenin gelip, kollarından tutarak kendisini derin, alevli bir kuyunun başına getirdiklerini ve atacaklar diye korkunca da; “Korkma, senin için endişe yok” dedi...
|
||
Etiketler: Bela, Ağızdan, Çıkan, Söze, Bağlıdır, |
|