00
Yazı Detayı
13 Mart 2024 - Çarşamba 11:54
 
Nisa kadın anlamına gelir
Mustafa Mete Islamoglu
 
 

KONUYA BAŞLARKEN:-“Nisa kadın anlamına gelir. Kur'an-ı Kerim'de IV. sure. Nisa ismi Kur'an-ı Kerim'de (Nisa Suresi) geçmektedir ve Nisa ismini koymak caizdir.

 
Sömürgeciler, Müslümanların zihinlerini bulandırmak için kendi necis hadaratlarını beyinlerimize hiçbir boşluk kalmayacak şekilde tıka basa doldurdular ki kimse boşluk bulup başka bir fikir edinemesin.

Müslümanlardan, Batılı şahsiyeti benimsemiş şahsiyetler oşturdular. O derecede empoze ettiler ki batıl fikirlerini, onlar gibi düşünmeyi çağdaş, aksi yönde düşünmeyi ise bağnazlıkla karşıladılar.

Sömürgecilerin zihinlerimize yerleştirdikleri fikirlerden bir tanesi de Müslüman kadına olan bakışlarıdır. Müslüman kadını İslam’a olan bağlılığından ötürü geri kalmış, kocası tarafından ezilen, hiç bir hakka sahip olmayan ve olmaması gereken biri olarak tanımladılar.

 

Kadın, İslam’ı yaşamaya başladığı an toplumdan dışlanıp hiç bir hakka sahip olamayacağı fikrini verdiler. Sadece bununla yetinmediler, bu fikirleri Müslümanlara benimsettiler. Müslümanlar dahi kendi kadınlarına böyle bakmaya başladı. Hatta başörtülü ve cilbablı bir kadın gördüklerinde ‘yazık’ deyip, acıyarak bakmaya başladılar.

 

Oysa İslam dışında hiç bir ideoloji, din veya nizam kadına değer vermemiştir (ve hayata bakışları gereği de vermeyeceklerdir). Değer vermek şöyle dursun, o kadar araştırmalarına rağmen, kadının nasıl bir varlık olduğunu dahi tanımlayamadılar. Çok uzun araştırma ve incelemelerden sonra çeşitli kâfir toplumlar kadını şu şekilde tarif ettiler:

 

HiNTLİLER 
“Kadın: necistir. Vebadan, ölümden, yılan zehrinden hatta Cehennemden daha kötüdür. Çünkü pisliktir.”

 

YUNANLILAR;“Kadın, dünyadaki bütün kargaşa ve çekişmelerin baş etkeni olup, dıştan güzel, hoş görünmesine rağmen aslında zehirli bir ağaçtır. Onu yiyen/bulaşan yoldan çıkar.”

 

YAHUDİLER;
“Kadın, ölümden de tehlikeli bir varlıktır. Allah indinde en iyi kişi ondan korunandır. Erkekler içinde binde bir olsun Allah’a layık olan bulunur ama kadınlar arasında asla!”

 

HIRİSTİYANLAR;
“Kadın, her kötülüğün anasıdır.” Kadında ruh olup olmadığının araştırmasına girdiler ve kadında ruh olmadığı kararına vardılar. Hıristiyan papazları da kadının hayvanla insan arasında olan bir varlık olduğu sonucuna vardılar. Hatta bazıları “kadının tamamlanmamış bir erkek olduğunu” savundular. 

 

Batılılar kadını bu şekilde aşağılayıcı ve değersiz olarak tanımlarken, İslam 1400 sene önce kadının nasıl bir varlık olduğunu şöyle anlattı:

 

Ebu Hurayra RadiyAllahu Anh anlatıyor: “Rasulullah Aleyhi’s-Salatu ve’s-Selam buyurdular ki: 

 

“Kadınlara hayırhah olun, zira kadın bir eyeği kemiğinden yaratılmıştır. Eyeği kemiğinin en eğri yeri yukarı kısmıdır. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi hâline bırakırsan eğri halde kalır. Öyleyse kadınlara hayırhah olun.” (Buharî, Nikâh 79, Enbiya 1, Edeb 31, 85, Rikâk 23; Müslim, Radâ 65, (1468); Tirmizî, Talâk 12, (1188))

 

Başka bir rivayette;
“Kadın tıpkı kaburga kemiği gibidir. Kemiği doğrultayım dersen kırarsın. Eğer ondan faydalanmak istersen bu hâliyle faydalanabilirsin.” (Buhârî)

 

Bu hadis, kadının fıtratını/yaratılışını anlatmaktadır. Kadın kaburga kemiğinden yaratıldığı gibi huyu da kaburga kemiği gibi eğridir. Yani hassas, narin ve duygusaldır. Bütün insanlar bir araya da gelseler kadındaki bu özelliği değiştiremezler.

 

Dövmekle, sövmekle kadını arzu edilen şekle koymaları da imkansızdır. O yüzden Rasulullah onları düzeltmeye çalışmayın (ona istediğiniz şekli veremezsiniz) diye buyurmaktadır. Böylece hem kadının tanımını yapmış, hem de kadınlarla nasıl geçinilmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Hiddet ve şiddet yerine, ülfet ve şefkat yolunu tutmayı tavsiye etmiştir. 

 
Tüm inançlar, nizamlar hatta âdet ve gelenekler, erkekleri yere göğe sığdıramayıp kadına ikinci sınıf muamelesi yaparken bir tek İslam, erkeğe verdiği değerin aynısını kadına da vermiştir hatta kadını (yaratılış gereği) erkeğe emanet etmiştir. Buda kadına olan değeri ortaya koyar. 


Cahiliye döneminde kız çocukları diri diri toprağa gömülürdü. Kadınlar kız çocukları doğurdukları için toplumdan dışlanırlardı. Bugün halen cahiliye döneminin kırıntıları mevcut... 

 

İslam’ın kız çocuğuna bakışı ise şöyledir:
“Kim ki üç tane kız çocuğu yetiştirir, güzel terbiye eder, evlendirir ve onlara iyilikte bulunursa, o kişi için Cennet vardır.” (Ebu Davud, Edep, 120, 121)

 

“Kimin üç kızı ve üç kız kardeşi veyahut da iki kızı veya iki kız kardeşi olup da geçimlerini güzel sağlar, onlar hakkında Allah’tan korkarsa, o kişi için Cennet vardır.” (Tirmizi, Bir 13)

 

“Her kim kız çocukları yüzünden bir sıkıntıya uğrar da onlara iyi bakarsa, bu çocuklar onu Cehennem ateşinden koruyan bir siper olurlar.” (Buhârî, Zekât 10, Edeb 18; Müslim, Birr 147)

 

Batılılar tarihlerinde kadınları, çarşıda, pazarda tabak, çanak satar gibi satarken, bugün bunu modern(!) bir şekilde, herhangi bir ürün reklamında yapmaktalar. Dışarıya tüm hatları ve avret yerleri açık bir şekilde göndererek adeta zinaya teşvik etmekteler. Batılı kadınlar da kendilerine verilen özgürlükle(!) değer kazandıklarını düşündüler hep... Oysa verilen özgürlük onları, hayvanlardan da aşağı bir seviyeye itti. İşte özgür kadının hali: Bugün Amerika’da her 90 saniyede bir kadına tecavüz edilmekte ve dünyada da her 3 kadından 1’i şiddette maruz kalmakta maalesef. 

 

Hâlbuki İslam, وَعَاشِرُوهُنَّ “Onlarla (kadınlarla) iyi geçinin!” (en-Nisâ 19) diye emretmektedir.

Ebu Şurayh Huveylid İbni Amr el-Huzâ’i RadiyAllahu Anh’den rivayet edildiği üzere Rasulullah şöyle buyurdu:

 

“...kadının hakkını zayi etmekten herkesi şiddetle sakındırıyorum.” (İbn-i Mâce, Edeb, 6)

 

Allah Teâlâ kadınları saygıdeğer birer varlık olarak yaratmış ve onlara analık özelliğini vermiştir. Bu yüzden de kadınları, erkeklere nisbetle daha nârin, ince (kırılgan) ve hassas yaratmıştır. Bunun sonucu olarak da fizikî bakımdan daha güçlü olan erkeklerden, kadınları koruyup himâye etmelerini istemiştir. 

 

Ebu Hurayra RadiyAllahu Anh’den:

“Kocasız kadınlarla, yoksulların işlerine yardım eden kimse, Allah yolunda cihâd etmiş gibi sevap kazanır.” (Müslim, “Zühd”, 41)

 

Kocasız kadınlar ifadesinin içine, kocası öldüğü için dul kalan kadınlarla, evlenmemiş kızlar girer. Genel ifade ile evli olmayan kadınlardan bahsetmekte… Bu kadınların veya kızların durumları kötü veya iyi olsunlar, sıkıntıda veya rahatta olsunlar durum değişmiyor. Her hâlükârda işlerine yardım edildiği vakit Rabbim yardım eden kişiye Cihad etmiş gibi sevap yazıyor. Hatta Ravi Rasulullah Aleyhi’s-Salatu ve’s-Selam’ın şöyle buyurduğunu da ekliyor:

 

“O kimse tıpkı geceleri durmadan namaz kılan, gündüzleri hiç ara vermeden oruç tutan kimse gibidir.”
Batılılar, kadınları Cehenneme layık görüp bütün kadınları günahkâr kabul edip hepsinin Cehennemde yanacağını söylerken İslam, kadının (-tabiî erkeğin de- Allah’a itaat ettikleri sürece) Cennete girip ordaki nimetlerle sefa süreceklerini birdirmektedir. 

 

Âişe RadiyAllahu Anha şöyle bir olay anlatır:
“Sırtına iki çocuğunu almış yoksul bir kadın çıkageldi. Ona üç hurma verdim. O da çocuklarına birer hurma verdi; öteki hurmayı yemek için ağzına götürmüştü ki, çocukları onu da istediler. Kadıncağız yemek istediği bu hurmayı çocuklarına bölüştürdü. Kadının bu tutumuna hayran kaldım ve yaptığını Rasulullah Aleyhi’s-Salatu ve’s-Selam’a anlattım. Şöyle buyurdu: 

 

“Bu şefkati sebebiyle Allah Teâlâ o kadına mutlaka Cenneti vermiş (veya) bu sebeple onu Cehennemden azat etmiştir.” (Müslim, Birr 148) 

Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara devamlı kalacakları, içlerinden ırmaklar akan Cennetler, Adn Cennetlerinde hoş meskenler vaad etmiştir. Allah’ın rızası için en büyük mükâfattır. İşte büyük kurtuluş budur.” (et-Tevbe 72)

 
Bundan 1400 sene önce M. 632′de Muhammed Aleyhi’s-Salatu ve’s-Selam, (Veda Hacc’ında) kadının haklarını ve değerini ortaya koyarak onlara nasıl davranılması gerektiği konusunda insanlara nasihatte bulunmuştur:


Amr İbni Ahvas el-Cüşemi RadiyAllahu Anh’in rivayet ettiği üzere Rasulullah Aleyhi’s-Salatu ve’s-Selam şöyle buyurdu:

“Ashabım! Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum. Vasiyyetimi tutunuz. Zira onlar sizin idarenize ve himâyenize verilmişlerdir. Kesin olarak bildiğiniz bir ahlâksızlık yapmadıkları takdirde, onlar üzerinde zorbalık kurmaya hakkınız yoktur. Eğer serkeşlik yaparlarsa, onları yataklarında yalnız bırakın.

 

Bir yerlerini incitmeyecek şekilde dövün. Şayet size itaat ederlerse, artık onlara zarar verecek bir şey yapmayın. Şunu iyi bilin ki, sizin kadınlar üzerinde haklarınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları vardır.” (Tirmizî, Radâ’ 11. İbni Mâce)

 

“Kadınlar serkeşlik yaptıkları zaman dövün” diyor Rasulullah. Yalnız dövün derken, incitmiyecek şekilde yapılması gerektiğini buyuruyor. Yoksa gözünü morartın, kolunu kırın demiyor.

Kadın ne yaparsa yapsın, erkeğin bunu yapma hakkı yoktur. Ancak nasihat edebilir. Eğer kadının durumunda bir değişiklik olmazsa koca yatağını ayırır. Kadın bunda da hatasını düzeltmesse, o vakit İslam, incitmeyecek şekilde hafifçe dövmeye izin veriyor ama haddi aşmayı da yasaklıyor. 

 

Rasulullah Aleyhi’s-Salatu ve’s-Selam bir gün Aişe RadiyAllahu Anha annemize kızıyor ve diyor ki:

 

“Ya Aişe! Eğer Allah’tan korkmasaydım, şu elimdeki kürdanla döverdim seni.” 

 

Bu konudaki başka hadisler de dikkat çekicidir:

 “Kadınlarınızı nasıl köle ya da hayvan döver gibi dövüyor, sonra da akşam olunca utanmadan, beraberce yatıyorsunuz?” Buna rağmen eşlerini dövenlere ya da dövmek isteyenlere şöyle der: “

 

Dövün (ancak bilin ki kadını), sadece şerlileriniz döver.”
Bugün cari olan nizamlar tarafından kadınlara, fikirlerini savunma, istedikleri kişiyle evlenme, oy kullanma, meslek edinme, boşanma, çalışma, ticaret, eğitim gibi haklar, 1900’lü yıllarda verilmeye başlandı.

 
Yani aşağı-yukarı son 100 senedir kadına yönelik bir takım haklar iyileştirici haklar verilmeye başlandı. Oysa İslam, tüm bu hakları ve daha fazlasını 1400 sene önceden vermişti bile.

 

Bu yüzden kadınlar, karşılarında Halife de olsa fikirlerini açıkça bildirirlerdi. Tıpkı şu aşağıdaki örnekte olduğu gibi: 
Rivayet edildiğine göre, Halifeliği döneminde Ömer RadiyAllahu Anh, kadınların fazla mehir istemeleri yüzünden bu hususta bir sınırlama getirmek ister ve buna ilişkin bir hutbe irat eder.

 

Hutbesini dinleyen bir Müslüman kadın da Ömer’e karşı çıkarak, “Ey Ömer! Böyle bir sınırlandırma yapamazsın.

Sen, yüce Allah’ın, “Ve onlardan birisine bir kantar (altın) dahi vermiş olsanız, ondan hiç bir şeyi geri almayınız.” (en-Nisa 20) buyurduğunu hiç mi duymadın?” der. Bunun üzerine Ömer RadiyAllahu Anh “Kadın isabet etti ve Ömer hata etti.” diyerek hatasını düzeltir.

Tüm nizam, ideoloji ve inançların tarihlerini ve bugününü incelediğimiz zaman, kadına İslam’ın verdiği değer kadar hiçbirinin değer vermediğini, onların kadına sadece bir mal veya bir cinsel obje olarak baktıklarını görürüz.

 
Her gün onlarcasına şahit olduğumuz, kadınların intiharları, sisteme yönelik protesto eylemleri, vs.ler kadınların bu sistemden memnun olmadıklarına dair tespitlerimizin delilleridir. 

 
Kadına fıtratı gereği muamele eden, -Allah’ın hudutları dışına çıkmadan- dilediği her şeyi yapma hakkını veren sadece İslam ideolojisidir. İslam’ın gelmesiyle birlikte kadın hak ettiği şekilde bir hayata kavuşmuş ve beşerî nizamların üzerindeki tasallutundan kurtulabilmiştir.

 
Bu durum İslam’ın devleti olan Hilafet’in ilgasına kadar böyle devam etmiştir. Ne zamanki Hilafet Devleti yıkılmış, işte o zaman kadının da  diğer fertler gibi- hayatı kararmıştır.

 
Bugün insanlık olarak yaşadıklarımız da bu tespitimizin şahididir. 16/02/2024 ALANYA

KAYNAKLAR: Yazı içinde belirtilmiştir lütfen dikkat ediniz.

 

 
Etiketler: Nisa, kadın, anlamına, gelir,
Yorumlar
Yazarın Diğer Yazıları
27 Nisan 2024
“Ermenilerin Türkiye Üzerine Oyunları”
25 Nisan 2024
Milliyetçilik ve Millet Üzerine Gerçekler
07 Nisan 2024
Ramazanda Oruç Tutmanın Tıbbi Faydaları
03 Nisan 2024
Hz. Ali Efendimiz Gazadan Döner
28 Mart 2024
Fert ve Millet Olarak Temel Düşüncemiz
15 Mart 2024
Gençliğimizi Ateşe Atıyorlar Uyanın.!
11 Mart 2024
Alanya’nın Teminatı "Mevlüt Demir"
06 Mart 2024
Devlet Bahçeli’nin Tüm Gerçekleri
22 Şubat 2024
Selam”ın Vebali Önemi Ve Değeri
14 Şubat 2024
Tevbe Etmenin Çok Büyük Önemi
13 Şubat 2024
MHP’nin Acılarla Dolu Tarihçesi
09 Şubat 2024
Adıyaman Öldü Acıyaman Doğdu
29 Ocak 2024
İnsan ve Duygu
09 Ocak 2024
Geçmişin Hayaletleri
03 Ocak 2024
Bela Ağızdan Çıkan Söze Bağlıdır
31 Aralık 2023
Dünyanın Gözü Türkiye’de.
20 Aralık 2023
Türk Gençliği Zehirleniyor
16 Aralık 2023
“ ERCİYES’LE DERTLEŞTİM “
13 Aralık 2023
Hamas Sözcüsü Ebu Ubeyde Aslında Kim?
11 Aralık 2023
YALNIZLIK
10 Aralık 2023
TÜRK ADININ . ORTAYA ÇIKIŞI-YAYILIŞI
01 Aralık 2023
GÖZÜN AYDIN TÜRKİYE
14 Kasım 2023
IŞİD’İN VAHŞET BİLANÇOSU
01 Kasım 2023
İMAN, ŞUUR ve İSLAM
08 Eylül 2023
Türkiyenin Can Damarı
31 Ağustos 2023
Milli Diriliş…
06 Ağustos 2023
DELİCE
04 Temmuz 2023
Komşum Doktor
13 Nisan 2023
Yaşlılık
09 Nisan 2023
“Tam İnanacaktım “
06 Nisan 2023
Başbuğ Alpaslan Türkeş'e,
04 Nisan 2023
( islam Düşmanlarının iğrenç Yüzü )
19 Mart 2023
Türklük bizim kanımızda var!
13 Mart 2023
Utanıyorum
12 Mart 2023
“ Türkiye'mden Bir Asırdır Saklanan İhanet Gerçekleri”
09 Ocak 2023
İslam düşmanları hortladı
03 Ekim 2022
TÜRK ADININ ORTAYA ÇIKIŞI ve YAYILIŞI
30 Eylül 2022
HATAY GERÇEKLERİ
26 Eylül 2022
Her Türlü Günahı Sildiren Tevbe Duası
29 Temmuz 2022
“TÜRK” DEVLETLERİNİN YIKILIŞ NEDENLERİ..
04 Temmuz 2022
GAZETECİ NEDİR NASIL OLMALIDIR.
29 Haziran 2022
YAZDI TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?
22 Haziran 2022
DİN
12 Haziran 2022
Peygamber Efendimiz’in Vefat Edeceğini Bildiren Ayet
31 Mayıs 2022
ANALİZ
Haber Yazılımı 0