00
|
||
Nisa kadın anlamına gelir | ||
Mustafa Mete Islamoglu | ||
KONUYA BAŞLARKEN:-“Nisa kadın anlamına gelir. Kur'an-ı Kerim'de IV. sure. Nisa ismi Kur'an-ı Kerim'de (Nisa Suresi) geçmektedir ve Nisa ismini koymak caizdir. Müslümanlardan, Batılı şahsiyeti benimsemiş şahsiyetler oşturdular. O derecede empoze ettiler ki batıl fikirlerini, onlar gibi düşünmeyi çağdaş, aksi yönde düşünmeyi ise bağnazlıkla karşıladılar. Sömürgecilerin zihinlerimize yerleştirdikleri fikirlerden bir tanesi de Müslüman kadına olan bakışlarıdır. Müslüman kadını İslam’a olan bağlılığından ötürü geri kalmış, kocası tarafından ezilen, hiç bir hakka sahip olmayan ve olmaması gereken biri olarak tanımladılar.
Kadın, İslam’ı yaşamaya başladığı an toplumdan dışlanıp hiç bir hakka sahip olamayacağı fikrini verdiler. Sadece bununla yetinmediler, bu fikirleri Müslümanlara benimsettiler. Müslümanlar dahi kendi kadınlarına böyle bakmaya başladı. Hatta başörtülü ve cilbablı bir kadın gördüklerinde ‘yazık’ deyip, acıyarak bakmaya başladılar.
Oysa İslam dışında hiç bir ideoloji, din veya nizam kadına değer vermemiştir (ve hayata bakışları gereği de vermeyeceklerdir). Değer vermek şöyle dursun, o kadar araştırmalarına rağmen, kadının nasıl bir varlık olduğunu dahi tanımlayamadılar. Çok uzun araştırma ve incelemelerden sonra çeşitli kâfir toplumlar kadını şu şekilde tarif ettiler:
HiNTLİLER
YUNANLILAR;“Kadın, dünyadaki bütün kargaşa ve çekişmelerin baş etkeni olup, dıştan güzel, hoş görünmesine rağmen aslında zehirli bir ağaçtır. Onu yiyen/bulaşan yoldan çıkar.”
YAHUDİLER;
HIRİSTİYANLAR;
Batılılar kadını bu şekilde aşağılayıcı ve değersiz olarak tanımlarken, İslam 1400 sene önce kadının nasıl bir varlık olduğunu şöyle anlattı:
Ebu Hurayra RadiyAllahu Anh anlatıyor: “Rasulullah Aleyhi’s-Salatu ve’s-Selam buyurdular ki:
“Kadınlara hayırhah olun, zira kadın bir eyeği kemiğinden yaratılmıştır. Eyeği kemiğinin en eğri yeri yukarı kısmıdır. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi hâline bırakırsan eğri halde kalır. Öyleyse kadınlara hayırhah olun.” (Buharî, Nikâh 79, Enbiya 1, Edeb 31, 85, Rikâk 23; Müslim, Radâ 65, (1468); Tirmizî, Talâk 12, (1188))
Başka bir rivayette;
Bu hadis, kadının fıtratını/yaratılışını anlatmaktadır. Kadın kaburga kemiğinden yaratıldığı gibi huyu da kaburga kemiği gibi eğridir. Yani hassas, narin ve duygusaldır. Bütün insanlar bir araya da gelseler kadındaki bu özelliği değiştiremezler.
Dövmekle, sövmekle kadını arzu edilen şekle koymaları da imkansızdır. O yüzden Rasulullah onları düzeltmeye çalışmayın (ona istediğiniz şekli veremezsiniz) diye buyurmaktadır. Böylece hem kadının tanımını yapmış, hem de kadınlarla nasıl geçinilmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Hiddet ve şiddet yerine, ülfet ve şefkat yolunu tutmayı tavsiye etmiştir.
İslam’ın kız çocuğuna bakışı ise şöyledir:
“Kimin üç kızı ve üç kız kardeşi veyahut da iki kızı veya iki kız kardeşi olup da geçimlerini güzel sağlar, onlar hakkında Allah’tan korkarsa, o kişi için Cennet vardır.” (Tirmizi, Bir 13)
“Her kim kız çocukları yüzünden bir sıkıntıya uğrar da onlara iyi bakarsa, bu çocuklar onu Cehennem ateşinden koruyan bir siper olurlar.” (Buhârî, Zekât 10, Edeb 18; Müslim, Birr 147)
Batılılar tarihlerinde kadınları, çarşıda, pazarda tabak, çanak satar gibi satarken, bugün bunu modern(!) bir şekilde, herhangi bir ürün reklamında yapmaktalar. Dışarıya tüm hatları ve avret yerleri açık bir şekilde göndererek adeta zinaya teşvik etmekteler. Batılı kadınlar da kendilerine verilen özgürlükle(!) değer kazandıklarını düşündüler hep... Oysa verilen özgürlük onları, hayvanlardan da aşağı bir seviyeye itti. İşte özgür kadının hali: Bugün Amerika’da her 90 saniyede bir kadına tecavüz edilmekte ve dünyada da her 3 kadından 1’i şiddette maruz kalmakta maalesef.
Hâlbuki İslam, وَعَاشِرُوهُنَّ “Onlarla (kadınlarla) iyi geçinin!” (en-Nisâ 19) diye emretmektedir. Ebu Şurayh Huveylid İbni Amr el-Huzâ’i RadiyAllahu Anh’den rivayet edildiği üzere Rasulullah şöyle buyurdu:
“...kadının hakkını zayi etmekten herkesi şiddetle sakındırıyorum.” (İbn-i Mâce, Edeb, 6)
Allah Teâlâ kadınları saygıdeğer birer varlık olarak yaratmış ve onlara analık özelliğini vermiştir. Bu yüzden de kadınları, erkeklere nisbetle daha nârin, ince (kırılgan) ve hassas yaratmıştır. Bunun sonucu olarak da fizikî bakımdan daha güçlü olan erkeklerden, kadınları koruyup himâye etmelerini istemiştir.
Ebu Hurayra RadiyAllahu Anh’den: “Kocasız kadınlarla, yoksulların işlerine yardım eden kimse, Allah yolunda cihâd etmiş gibi sevap kazanır.” (Müslim, “Zühd”, 41)
Kocasız kadınlar ifadesinin içine, kocası öldüğü için dul kalan kadınlarla, evlenmemiş kızlar girer. Genel ifade ile evli olmayan kadınlardan bahsetmekte… Bu kadınların veya kızların durumları kötü veya iyi olsunlar, sıkıntıda veya rahatta olsunlar durum değişmiyor. Her hâlükârda işlerine yardım edildiği vakit Rabbim yardım eden kişiye Cihad etmiş gibi sevap yazıyor. Hatta Ravi Rasulullah Aleyhi’s-Salatu ve’s-Selam’ın şöyle buyurduğunu da ekliyor:
“O kimse tıpkı geceleri durmadan namaz kılan, gündüzleri hiç ara vermeden oruç tutan kimse gibidir.”
Âişe RadiyAllahu Anha şöyle bir olay anlatır:
“Bu şefkati sebebiyle Allah Teâlâ o kadına mutlaka Cenneti vermiş (veya) bu sebeple onu Cehennemden azat etmiştir.” (Müslim, Birr 148) Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Ashabım! Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum. Vasiyyetimi tutunuz. Zira onlar sizin idarenize ve himâyenize verilmişlerdir. Kesin olarak bildiğiniz bir ahlâksızlık yapmadıkları takdirde, onlar üzerinde zorbalık kurmaya hakkınız yoktur. Eğer serkeşlik yaparlarsa, onları yataklarında yalnız bırakın.
Bir yerlerini incitmeyecek şekilde dövün. Şayet size itaat ederlerse, artık onlara zarar verecek bir şey yapmayın. Şunu iyi bilin ki, sizin kadınlar üzerinde haklarınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları vardır.” (Tirmizî, Radâ’ 11. İbni Mâce)
“Kadınlar serkeşlik yaptıkları zaman dövün” diyor Rasulullah. Yalnız dövün derken, incitmiyecek şekilde yapılması gerektiğini buyuruyor. Yoksa gözünü morartın, kolunu kırın demiyor. Kadın ne yaparsa yapsın, erkeğin bunu yapma hakkı yoktur. Ancak nasihat edebilir. Eğer kadının durumunda bir değişiklik olmazsa koca yatağını ayırır. Kadın bunda da hatasını düzeltmesse, o vakit İslam, incitmeyecek şekilde hafifçe dövmeye izin veriyor ama haddi aşmayı da yasaklıyor.
Rasulullah Aleyhi’s-Salatu ve’s-Selam bir gün Aişe RadiyAllahu Anha annemize kızıyor ve diyor ki:
“Ya Aişe! Eğer Allah’tan korkmasaydım, şu elimdeki kürdanla döverdim seni.”
Bu konudaki başka hadisler de dikkat çekicidir: “Kadınlarınızı nasıl köle ya da hayvan döver gibi dövüyor, sonra da akşam olunca utanmadan, beraberce yatıyorsunuz?” Buna rağmen eşlerini dövenlere ya da dövmek isteyenlere şöyle der: “
Dövün (ancak bilin ki kadını), sadece şerlileriniz döver.”
Bu yüzden kadınlar, karşılarında Halife de olsa fikirlerini açıkça bildirirlerdi. Tıpkı şu aşağıdaki örnekte olduğu gibi:
Hutbesini dinleyen bir Müslüman kadın da Ömer’e karşı çıkarak, “Ey Ömer! Böyle bir sınırlandırma yapamazsın. Sen, yüce Allah’ın, “Ve onlardan birisine bir kantar (altın) dahi vermiş olsanız, ondan hiç bir şeyi geri almayınız.” (en-Nisa 20) buyurduğunu hiç mi duymadın?” der. Bunun üzerine Ömer RadiyAllahu Anh “Kadın isabet etti ve Ömer hata etti.” diyerek hatasını düzeltir. Tüm nizam, ideoloji ve inançların tarihlerini ve bugününü incelediğimiz zaman, kadına İslam’ın verdiği değer kadar hiçbirinin değer vermediğini, onların kadına sadece bir mal veya bir cinsel obje olarak baktıklarını görürüz. KAYNAKLAR: Yazı içinde belirtilmiştir lütfen dikkat ediniz.
|
||
Etiketler: Nisa, kadın, anlamına, gelir, |
|