“Türkiye İngiltere, Katar ve Umman’dan Eurofighter uçakları alacak.”
Dünya, her geçen yıl biraz daha silahlanıyor. Ülkeler savunma bütçelerini rekor seviyelere çıkarıyor, yeni nesil silah teknolojileri sessizce geliştirilirken, “barış” kelimesi giderek daha fazla anlamını yitiriyor.
Peki bütün bu silahlar gerçekten kimin güvenliği için üretiliyor?
İnsanlık neyi koruyor, kimden korkuyor/korunuyor?
Yaradan, bir insanın / kişinin yemesi, içmesi, hayatını sürdürebilmesi için gerekli olan tüm doğal argümanları bebekle birlikte / rızık olarak gönderiyor. Ancak Kur’an’ın değimiyle “nankör” ve “zalim” olan insan, kendi hakkına razı gelmeyerek, başkasının hakkına tecavüz edip ellerinden alınca bu kez bir dengesizlik ve buna bağlı olarak çatışmalar ortaya çıkıyor.
Akrabalık bağları ve belirli ortak paydalarla bir araya gelerek topluluklar (klan, şehir, devlet) oluşturan insanlardan bazıları kendi yaşam alanında barış ve huzur içinde yaşarken, ruhlarında bozgunculuk çıkarma olan bir diğer kesim de kendilerince zayıf gördükleri diğer insan topluluklarına saldırıp zulümle haklarını gasp ediyorlar.
Güç gösterileri ve adil olmayan zorbalıklar ve buna paralel olarak da cinayetler, soykırımlar yaşamış insanlık.. Tarihin kanlı geçmişinde bu duruma sayısız örnekler verilebilir.
Zorbalıkla inşa edilen düzenlere karşı her ülke, diğerlerinden kendine doğru bir “tehdit” algılar sürekli. Topraklarını, şehirlerini, vatanlarını korumak için silahlanma gereği duyuyor. Herkes bu silahlanmayı, “barışı koruma” adına meşrulaştırılıyor. Ama ironik biçimde, herkes bu mantıkla hareket edince barış değil, gerginlik artıyor.
Çılgınca silahlanmanın ardında korku, çıkar, rekabet ve güç arzusu var.
“Ben silahlanmazsam savunmasız kalırım.” düşüncesiyle küresel bir silahlanma sarmalı oluşuyor. Bu sarmal oluşumlar da silah üreten ve satan ülkelerin / silah tüccarlarının ekmeklerine salçalı / kanlı ekmek oluyor. Onlar için savaşmalı insanlar… Barış, bu dev endüstrinin işine gelmiyor… Çünkü barış, üretimi durdurur. Ve bu sistem, barıştan değil, tehditten besleniyor.
Silah satmak, sadece savunma değil — birçok ülke için ekonominin lokomotifi oluyor maalesef. İnsanlar birbirlerini öldürsün diye silah üretimi, devasa bir endüstri haline geliyor ve yılda 2 trilyon doların üzerinde para bu sektörde dönüyor.
Aklı başında herkesin rahatlıkla çözebileceği ve bir incir çekirdeğini doldurmayan sorunlar bu tüccar zihniyetler tarafından sürekli kaşınarak, yeni yeni ve devasa sorunlar şeklinde lanse ediliyor. Oturup birbirlerini dinleseler, bir anda bitecek olan sorunlar yüzünden yüzbinlerce, milyonlarca insan öldürülüyor, milyonlarca insan da yerlerinden ve yurtlarından ediliyor. Daha fazla toprak kapmak, başka insanlara güç gösterisinde bulunmak ve belki de silahlarını daha üstün gösterip satmak için çıkartılan 2. Dünya Savaşı’nda 80 küsür milyon insanın öldüğü biliniyor.
Tarih sahneleri bunun gibi nice sayfalarla dolu. Ve halen de yeryüzünde acı felaketler ve vahşet haberleri gelmektedir.
