Biz insanlar, doğduğumuz gün aslında ölüme hazırlanmaya başlıyor; adım adım ona doğru yürüyoruz. Kimimiz bunun farkında olarak, kimimiz ise umursamaz bir halde yaşamı sürdürmeye devam ediyor.
Hayat acımasızdır; hata affetmez. Siz ne kadar çırpınırsanız çırpının, o sizi kendi menziline doğru sürükler. Hz. Ali’nin dediği gibi: “Dünya arkasını dönüp gidenin peşinden koşar, peşinden koşanın da arkasını döner.”
Ama biz, kendimizi unutup ölümsüzmüşçesine her gün birbirimizle uğraşmışız. Bir avuç dünyalık için birbirimizi boğmuşuz.
E peki, ne oldu? Dünyayı ele geçiren hâkim güçler de ölüp gitmediler mi? Dünyayı mezarlarına mı taşıdılar? Dünya malının doyurmadığı o açgözlü nefislere bir avuç toprak yetmedi mi?
Mevlânâ ne güzel söyler: “Dünya bir dağdır; yaptıkların sana yankı olarak döner.”
Ey insanoğlu… Doğduğunda, ölümlü bir dünyaya gönderildiğini bildiğin için ağlamıştın. Oysa şimdi bunu unutup birbirinizle uğraşıyor, birbirinizi ağlatıyorsunuz. Ölümlü insan… Ölümlü dünyanın en garip yolcusu… Gittiği yolun bile ayırdına varmayan şu zavallı yaratık… Artık tükettiğin dünyanın farkına var. Birbirinizi boğazlamayı bırakın da biraz da insanlığınıza, gideceğiniz yere hazırlanın.
Marcus Aurelius’un bir nasihati tam da burada yerini bulur:
“Ölümden korkma; asıl korkman gereken, hiç yaşamamış olmaktır.”
Onun kaşına, gözüne, rüzgârda savrulan saçlarına âşık olanların haddi hesabı yok. Ülkeler bir avuç toprağı için birbirine saldırıyor; nice yiğitler onu korumak uğruna can veriyor. Bugün size göz kırpıp işve eden, kırıtıp duran ve uğruna birbirinizi boğazladığınız dünya sizinle birlikte toprağa inmeyecek. Bunu bilesiniz! Siz ölüp gidince o, başkalarına göz kırpmaya devam edecek.
Sonuç olarak, ey ölümlü insan; uğruna mücadele ettiğin bu dünya seni sürekli kandırıyor. Asıl yolculuğunun farkına varmadıkça, hakikatin değil dünyanın peşinden koştuğun sürece, aynı döngüde kaybolmaya mahkûmsun. İmam Gazali’nin uyarısını hatırla:
“Dünya seni oyalamak için yaratıldı; sen ise ebedi olanı aramak için.”
Unutma: Yol aynı yol, fakat yürüyen değiştiğinde anlam da değişir. Yolun sonunu görürseniz başından beri onca zahmete girmezsiniz…
