Platon’un Devlet (Politeia) adlı eserinin II. Kitabı içinde Glaukon’un aktardığı bir hikayede Lydia kralının hizmetinde çobanlık yapan Giges adında bir adamın hikayesi anlatılır.
Giges, bir gün sürüsüyle birlikte kırlarda dolaşırken şiddetli yağmurlar ve sonrasında şiddetli bir deprem ile yarılan yerde oluşan bir çukura düşer. Çukurda bronzdan yapılmış bir at ve atın karın kısmında bir insan cesedi vardır. Cesedin parmağında parlayan bir altın yüzüğü fark eden çoban bu yüzüğü alır, parmağına takar ve tırmanarak yer yüzüne çıkar. Çoban yüzüğün tuhaf bir özelliğini keşfeder. Parmağındayken yüzüğün taşını çevirince görünmez olduğunu fark eder ve bununla neler yapabileceğini düşünmeye başlar. Sonunda ülkesindeki halka zulmeden kralı öldürmek için kullanmaya karar verir. Gizlice girdiği sarayda kraliçeye görünür ve onunla iş birliği yaparak kralı öldürür ve tahta oturarak kendini kral ilan eder.
Bu hikayeyi anlattıktan sonra Platon insanlardaki ahlak sorununu tartışıyor. Ona ve Hikâyeye göre: “Kimse görmezse, kimse yargılamazsa, ceza yoksa… en adil insan bile yüzüğü takarsa hırsızlık yapar, yalan söyler, kötülük yapar hatta gücü ele geçirmek için kralı bile öldürür. İnsan görünmez olursa (yani yaptıkları asla ortaya çıkmazsa), çoğu kişi ahlaksız davranır…”
Böyle bir fırsat yakalayan kişi, işin sadece dünyevi boyutunu düşünürse elbetteki doğru deriz bu görüşe.
Oysa, günahın ister insanların gördüğü türden olsun (açık), ister kalpte saklı veya gizlice işlenen türden olsun bir görenin ve bilenin olduğunu düşünürsek dururuz.
Yapılan her şeyin Allah katında sorumluluk doğurduğunu bilirsek günah işlemekten kaçarız. “Açığı da gizlisi de günahın tüm çeşitlerini terk edin.” (En‘âm Suresi 6/120) uyarısına dikkat ederiz.
Ve “Biliniz ki Allah, gönüllerde olanı da bilir.” (Âl-i İmrân 3/154; Lokmân 31/23)
Gizli-aşikar, büyük-küçük ve zerre kadar da olsa tüm günahlarımız ve iyiliklerimizin ölçülüp tartılacağını bilmemiz ve buna inanmamız bizi günahlardan alıkoyar.
Bir hadîs-i şerifte Ulu Rehberimiz: “Karanlık gecede, karanlık bir taşın üstünde yürüyen kara karıncanın adımlarını bile Allah bilir.” diye uyarıyor bizi. Bu cümleden yola çıkarak Platon’un hikayesini ve insanlara yönelik sarfettiği “kimse görmezse kötülük yapma ihtimali”ni şöyle cevap verebiliriz:
✔ “Kimse görmese de Allah görür.”
✔ “Gizli günah gizli, açık günah açık şekilde yazılır.”
✔ “Gizli iyilik ise en makbul olandır.”
Yani görülse de görünmese de günah günahtır. Eylemler niyetle şekillenir ve Allah’ın bilgisi dışında hiçbir şey kalmaz, gizli günah kalbi bozar, açık günah ise toplum düzenini bozar.
Allah korkusu olmadıktan sonra polisin başına polis de diksen günah yine işlenir. Ama hesap gününe inanları, dağ başlarında tek başına da bıraksanız, Giges’in yüzüğünü takıp görünmez de kılsanız yine günah işlemez, haksızlık yapmaz ve en önemlisi kul hakkını yemez.
Hem iç dünyamızı temiz tutup hem de görünüz ya da görünmez günahlardan kaçınınca dünyanın daha yaşanılır bir yer olduğunu göreceğiz.
