Korkuyu ve gerilimi sonuna kadar hissedeyim, film boyunca her sahnesinde sorguya düşeyim, sonunu merak etmekten çatlayayım ve seyir boyunca duygudan duyguya geçeyim diyorsanız sizleri 2016 yapımı bir Kore filmi olan The Wailing’le tanıştırmak isterim.
Araştırmadan öylesine açtığımız ve kesin bizim Siccin filmleri gibidir dediğimiz ancak büyük bir şaşkınlıkla ekranı kapattığımız bir yapım oldu.
Kore’nin bir köyünde (ki bu tür korku filmleri köyde geçince 2 katı daha ürkütücü oluyor.) oluşan hastalıklar ve insanların değişen psikolojilerinden kaynaklı anlamsız ölümler olmaktadır. Kasabanın masum ve panik polis memuru ne kadar bu ölümlere hep mantıkla yanaşmaya çalışsa da o hastalık kendi küçük kızını bulunca bakış açısı değişir
Şamanizm, Hristiyanlık, ayinler ve inançsızlık karmaşasında kalan karakter kızını kurtarmak için neye başvuracağını ve kimden yardım isteyeceğini bilemez durumdadır. İzleyici ise yapım boyunca meçhuliyetlerde kalır ve artan tempoyla birlikte filmin doruk noktasına ulaşabilir.
Bahsetmeden geçilemeyecek bir diğer unsur da kesinlikle hem baba karakterinin hem de çocuk karakterinin oyunculuklardaki muazzam yetenekleri. Özellikle polis memuru olan baba öyle içli oynuyordu ki Amerikan olsa kesin kapmıştı oscarı diyebilirim. Adam üzüldükçe üzüldüm güldükçe güldüm şahit olduğum en iyi oyunculardandı kendisi. Filmin en güzel özelliği ise the end yazısını gördüğümüzde aklımızda birden çok teoriyi barındırabiliyor olması. Yani film bitiyor ama sen bitiremiyorsun saatlerce günlerce araştırıp tartışmak istiyorsun sanki yapımı.
Ben de araştırdım tabi ki biraz. Yönetmenin de amaçladığı gibi gri kalmış her şey. Ne saf iyilik barındırıyor karakterler ne de sırf kötülük gri hepsi aynı insan evladı gibi, bu bahsedilen tutum da oldukça kaliteli bir şekilde yansıtılmış tabi filme. Yapımın ana fikri ise inançsızlığın doğurduğu kararsızlık ve kararsızlığın doğurduğu korkuyla verilen yanlış kararlar diyebiliriz.Kesinlikle izleyin, izlettirin, beklemeyin.
