Ne kadar yıllardan beri Hollywood övgüsüyle Amerikanlar film sektörünün piridir diye düşünsek de Kore Sinemasının verdiği hazzı hiçbir Amerikan filmi veremiyor bence. Klasiklikten uzak, etkileyici ve çarpıcı senaryoları, oyuncuların rollerinden asla çıkmaması ve kullanılan çekim teknikleri izleyicilere tam bir seyir keyfi veriyor.
Old Boy, Memories of Murder, The Handmaiden ve The Gangster The Cop The Devil bu sektördeki favori filmlerden denilebilir.
Ancak tabi ki de her sektörde olduğu gibi Kore sinematografyasında da pürüzler çıkmalıydı… Şimdiye kadar izlediğim filmler beni yanıltmasa da yakın zamanda izlediğim Forgotten filmi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim maalesef.
Yeni bir eve taşınan mutlu aile tablosuyla başlıyor yapım. Sınava hazırlanan anksiyetik bir genç ve hayran olduğu abisi etrafında dönüyor. Aslında izlerken merak uyandırdığı ve acaba şöyle mi böyle mi diye düşündürdüğü çok noktası var. Bu bir intikam hikayesi mi? Şizofren birini mi izliyoruz şu an? Yok yok her şey bir rüya olabilir mi? Ya da vazgeçtim paranormal bir öykü bu diyorsunuz kendi kendinize. Böyle sorgulamamızın nedeni de daha çok tek karakterin gözünden anlatılan perspektif anlatımın kullanılması tabii ki. Kore sektörünün başarısının en büyük nedenlerinden biri de bu anlatımı benimseyip seyirciyi sorguya düşürmeleri aslında. Ek olarak filmin konusu gerçek bir hayattan esinlenerek yazılmış ama…
Hem senaryo gereği oluşturulan konu ve bağlandığı noktayla edinilen final bana çok mantıksız geldi hem de bunlar lanse edilirken çoğu sahnenin gereksiz uzatılarak izleyiciyi sıktığını düşünmekteyim. Forgotten yine çoğu kişi tarafından beğenilen, eleştirmelerden tam not alan bir yapım olmuş ancak 2. Paragrafta da bahsettiğim gibi Kore sektöründe dillere destan bir ömür unutamayacağınız başka yapımlar varken bu filme vakit ayırmanıza gerek yok bana kalırsa.
