Türk tarihi dediğin öyle masaya çay dökülmüş gibi hızlıca silinecek bir alan değil; katman katman, devir devir açılır. Bu katmanların arasında dolaşmayı meslek değil, kader gibi benimseyen bir isim var: Ahmet Taşağıl. Kendisinin hayat hikâyesi neredeyse bir bilim kurgu kahramanının “origin story”sine benziyor.
İnsan, sırf Orta Asya'nın sesini daha iyi duymak için kalkıp Çince öğrenir mi? Bu adam öğreniyor. Bozkırın izini sürmek için kıta gezer mi? Geziyor. Destanlarda adı geçen yerlerin peşine düşer mi? Düşüyor ve buluyor.
İşte böyle bir araştırmacının elinden çıkan İlk Türkler kitabı da buna yakışır bir ciddiyet taşıyor. Sanki sayfaların arasından yüzlerce yıllık toz kalkıyor, eski boyların ayak sesleri duyuluyor. Bazı anlatılar öyle ilginç ki, okur zihninde bir yerlerde küçük kıvılcımlar parlıyor. Tarihle bağ kurmanın güzel tarafı burada.
Tabii işin samimi tarafı da var: Bu kitap okuru elinden tutup sürükleyen bir roman değil. Akışı değil, ağırlığı var. Çin kaynaklarının isimleri, coğrafi detaylar, hanedan kavgaları ve göç yolları bir süre sonra “Burayı sakin bir ortamda okumalıyım” dedirten cinsten. Dışarıda okununca dağılan dikkat, evde sessizliğin içindeyken kitaba teslim oluyor. Yani bu eserin ritmini yazar değil, okur belirliyor; kendine özel bir okuma alanı istiyor.
Ama bu ağırlık değerinden bir şey eksiltmiyor. Taşağıl’ın çalışmaları, Türk tarihinin karanlıkta kalmış köşelerine ışık tutuyor. Bu yüzden kitabın asıl tadı, konuya gerçekten meraklı olanların damak zevkine daha uygun. Tarihe uzaktan bakan biri için biraz “sınav sorusu çözme” hissi verebilir; ama meraklısı için paha biçilemez bir kaynak.
Benim için sonuç net: Zorladı, çünkü türü gereği zorlaması normal. Ama okurken geliştiğimi hissettim. Kafamın bir yerine yeni taşlar döşendi. Yazarın emeğine ve alanına duyduğu saygı her satıra sinmiş. Bu yüzden kitabı kapattığımda hafif bir yorgunluk değil, iyi bir iş yapmış olmanın dinginliği kaldı.
Kısacası, İlk Türkler herkes için değil; ama ilgilisi için adeta bir pusula. Bozkırın içinden yükselen eski seslere kulak vermek isteyen herkes, Taşağıl’ın peşinden yürümeye devam eder. Bu yol bazen engebeli, ama manzarası kesinlikle güzel.
