Barış, en büyük kalkınma hamlesidir.
Günlük yazılar kaleme alan biri değilim. Hele ki bizim gibi, gündemin günde birkaç kez değiştiği bir ülkede, olup biteni takip etmek adeta başlı başına bir maraton. Ama insan bazen bir nefes alıp düşünmek, gördüklerini not düşmek istiyor. Çünkü yazı hem hafızamızı diri tutar hem de geleceğe bırakılan bir emanettir. Zamanın hızla akan çarkına çakılan bir çivi gibidir yazı. Haydi birlikte bir safari yapalım gündemimizde.
Barış Süreci ve Terörsüz Türkiye Yüzyılı
Türkiye’nin en büyük yarası terör. On yıllardır enerjimizi, gençlerimizi, kaynaklarımızı bu girdapta yitirdik. Nice ocaklar sönmüş, nice hayaller yarıda kalmış. Nice gencimiz yok olup toprağa karışmıştır. Oysa bu toprakların çocukları gözyaşıyla değil, umutla büyümeyi hak ediyor. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında artık bu faslı kapatmak, terörsüz bir geleceği inşa etmek zorundayız.
Barış süreci, sadece silahların susması değildir; adaletin yerleşmesi, kimliklerin özgürce yaşanması, ortak geleceğe güvenle bakılmasıdır.
Barış süreci dediğimiz şey yalnızca silahların susması değildir; annelerin yüreğine huzur düşmesi, gençlerin geleceğini dağlarda değil kitaplarda araması, kardeşlik türkülerinin yeniden söylenmesidir.
Silahın gölgesinde demokrasi gelişmez, nefret dilinde de kardeşlik yeşermez.
Eğer gerçekten “Türkiye Yüzyılı” diyorsak, bunun en somut ölçüsü terörsüz bir ülke, barış içinde yaşayan bir millet olmalıdır. Zira barış, en büyük kalkınma hamlesidir.
Yangınlar, İklim Yasası ve Küresel Kaygılar
Ülkemiz, Afrika sıcaklarının etkisi altındayken orman yangınlarıyla boğuşuyordu. Dumanlar gökyüzünü kaplamışken Meclis’ten sessiz sedasız bir “İklim Yasası” geçti. Bu yasa hakkında türlü iddialar ortaya atıldı; yangınlarla bağlantı kuranlar bile oldu. Pandemi döneminde küresel ölçekte dayatılan uygulamaları yaşadığımız için, bu tür gelişmeler ister istemez endişelerimizi büyütüyor.
Savaşlar ve Jeopolitik Gerilimler
Yakın coğrafyamız huzursuz. Burnumuzun dibindeki bir Gazze soykırımı, Ukrayna savaşı, Suriye’deki çatışmalar, İsrail’in İran’a ve çevre ülkelere saldırganlıkları, Kıbrıs çevresinde siyasi ve askerî hareketlilik… Adalar’da silahlanan Yunanistan ve büyük güçlerin kendi çıkar hesapları… Liste uzadıkça uzuyor. Bunlar her gün değişen gündemimiz.
Toplumsal Yozlaşma ve Çıplaklık Tartışması
Bir de iç meselelerimiz var. Özellikle gençlikte gözlenen “çıplaklık furyası” ve kültür yozlaşması beni düşündürüyor. Üstümüze giydirilen tişörtlerdeki anlamını bilmediğimiz ve birçok gayri ahlaki sözlerin yer aldığı yazılar ile plajlardan televizyon ekranlarına, oradan sokaklara taşan çıplaklık anlayışı, özgürlük adına sunulsa da toplumun büyük bir kısmını rahatsız ediyor.
Herkes kendi mahrem alanında istediğini giyebilir. İstediği gibi yaşayabilir ancak sokak, umuma açık bir alandır ve orada çıplaklığı teşhir etmek bir özgürlük değil, toplumsal huzuru zedeleyen bir eylemdir. Belki de özgürlükleri kısıtlamadan düzeni sağlayacak adil mekanizmaları konuşmanın zamanı gelmiştir. Yasal düzenlemeler ve belki de ahlak polisi bir çözüm olabilir. Aksi halde vatandaşların kendi yöntemleriyle engelleme olayı sonucunda başka türlü şiddeti doğurabilir. Bu da tavsip edilmeyen sonuçlar doğurabilir.
Doğal Afetler: Yangın ve Deprem Gerçeği
Yangınlar yalnızca ağaçları değil, içlerindeki canlıları da yakıyor. Orman yangınında hayvanların çığlıklarını duyduğum bir video hâlâ zihnimden silinmiyor. Balıkesir depremi ise bize fay hatları üzerinde yaşadığımızı yeniden hatırlattı.
Yangınla mücadelede hava araçlarının sayısını artırmalı, orman altındaki kuru otları temizleyecek keçi yetiştiriciliğini teşvik etmeliyiz. Deprem içinse sağlam zeminlerde, kaliteli malzemeyle inşa kuralından asla taviz vermemeliyiz.
Zengezur Koridoru ve Diğer Gündemler
44 günlük Karabağ Savaşı sonrasında Azerbaycan’a geçen savaş tazminatı olarak görebileceğimiz, fakat İran’ın müdahaleleriyle tamamlanamayan Zengezur Koridoru gündemimizin masasında. Üstelik emlakçı Trump’ın bu bölgeyle ilgili 99 yıllık anlaşma yapması da hem engel olan için, hem de bölge ülkeri için bir kayıp olarak görüyorum.
Bunların yanında, uzun süredir Avrupa kupalarında hasret kaldığımız Fenerbahçe başarısı yüzümüzü güldürdü. Ancak Azerbaycan-Rusya gerilimi, bölgedeki dengeleri yeniden değiştirebilir.
Son Söz
Demiştim ya, oradan buradan konuşulacak o kadar çok konu var ki, hangisine dokunayım derken yazı uzadıkça uzuyor.
Zaman hızla akıp gidiyor ve dünyada her an binlerce olay yaşanıyor. Kimisi acı, kimisi tatlı… Biz doğruların ve evrensel erdemlerin yanında olup, onlarla görülmeliyiz. Ölüp gittiğimizde, arkasında hayır dualarla anılanlardan olma çabası içinde olmalıyız.
Güçlüler diye zalimlerden yana olmamak lazım. Zayıf ve ezilen insanların elinden tutmanın ve mazlumu kollamanın çabası içinde olmalıyız. Varsın bu bizim bir çok işimizi de zorlaştırsın. Her zaman doğruyu söyleyelim ki, sırat-i müstakim üzerinde olanlarla haşrolalım.
Varsın bütün dünya düşmanın olsun!. Allah dost olsun yeter…
Şeytan ve şeytanî sistemler yeryüzünde insanlara nice tuzaklar hazırlayadursunlar ama unutmayalım: herkesin bir planı varsa Allah’ın da kendi planı vardır.
Görelim Mevla’m neyler, neylerse güzel eyler…
