Hamdi Acet
Köşe Yazarı
Hamdi Acet
 

"Yaylada Sessizlik, Kalpte Huzur"

Güneycik’te Zamanın Durduğu Gün: Bir Yayla Gezisiyle Hayatın Kalbine Yolculuk Hayatın yoğun temposunda çoğu zaman durup çevremize bakmayı unutuyoruz. Oysa zaman zaman yavaşlamak, doğaya dönmek, insanın özüne yaklaşmak gerekiyor. İşte tam da böyle bir ihtiyaç içindeyken, Alanya Gazeteciler Cemiyeti'nin (AGC) düzenlediği bir yayla gezisine katıldım. Gittiğimiz yer Gündoğmuş’un Güneycik Mahallesi’ydi. İsmini bile ilk kez duyan birçok arkadaşım vardı. Ancak orada yaşadığımız her an, ömrümüzün unutulmaz satırlarına yazıldı. Güneycik Mahallesi’ne vardığımızda ilk dikkatimi çeken şey sessizlik oldu. Ama bu sessizlik ürkütücü değil, huzur vericiydi. Kuş sesleri, rüzgarın ağaçlarla fısıldaşması ve uzaktan gelen koyun çanlarının sesi... Doğanın kendi diliyle konuştuğu bir yerdi burası. Bize kapılarını açan mahalle halkı ise adeta yüreklerini de açtı. Birçok evde artık genç kalmamış. Gençler Alanya, Manavgat gibi turizm bölgelerinde çalışıyor. Mahallede kalanların en genci 60 yaşında. Ama öyle gönlü genç, öyle hayat dolular ki... Bir çay koyuşları, bir tebessümleri, insanın içine işliyor. Bizleri bekleyen nefis bir kahvaltı vardı. Sofrada her şey doğaldı: El yapımı peynir, tazecik çökelek, kendi bahçelerinden zeytin, domates, bazlama... Ama en güzeli sofranın ruhuydu. O sofrada sadece yiyecek değil, sevgi vardı, samimiyet vardı, geçmişin sıcaklığı vardı. Sohbetlerimiz sırasında mahalledeki eski okul binasına götürdüler bizi. Orası artık bir tür mini müze olmuş. 50 yıl öncesine ait gündelik yaşam eşyaları tek tek saklanmış: Çomça, kazan, su testisi, gaz lambası, tahta kaşık, örme sepetler... Her biri bir hikâye anlatıyordu. O eşyaların arasında yürürken zaman durdu sanki. Gözlerim bir su testisinin üzerindeki çatlağa takıldığında, dedemin köydeki evindeki testiyi hatırladım. O günlere geri döndüm bir anda. Ne çok şey değişmişti, ama bazı duygular hep aynıydı: Aidiyet, sadelik ve sevgi. Gezimizin ikinci bölümü, doğanın koynuna daha derin bir yolculuktu. Eğrigöl ve Söbüçimen Yaylası’na doğru yola çıktık. Yollar dar, kıvrımlı ama büyüleyiciydi. Bahar, yaylaları sarıya boyamıştı. Sarı papatyalar, dağ çiçekleri, uçsuz bucaksız yeşillikler... Elimizde sepetlerle kuzukulağı, karahindiba, ısırgan otu, yarpuz ve yaban sarımsağı topladık. Bir yandan doğayı dinledik, bir yandan birbirimizi. Fotoğraflar çektik ama biliyoruz ki, bu anılar yalnızca karelerde değil, kalbimizde saklanacak. Eğrigöl’e vardığımızda bir başka yüzüyle karşılaştık doğanın. Suyun sessizliği, gölün etrafında yankılanan ayak seslerimiz ve gökyüzüne uzanan ağaçlar... Sadece güzellik değil, sorumluluk da vardı burada. Çevrede gördüğümüz çöpleri topladık, doğaya küçük bir teşekkür ettik. Çünkü bu cennet köşeler bize değil, gelecek nesillere de ait. Dikkatimizi çeken bir diğer ayrıntı: Tüm gün telefonlarımız neredeyse hiç çekmedi. Başta garip geldi. Ama sonra anladık ki, bu bir eksiklik değil, bir lütufmuş. Çünkü o gün telefon değil, gönüller çekti birbirini. O yaylada teknoloji yoktu belki ama gerçek bağ vardı. İnsanla insan arasında, insanla doğa arasında... Ve belki de en önemlisi insanla kendisi arasında. Bu gezinin sonunda, sadece bir bölgeyi değil, bir yaşam biçimini de tanımış olduk. AGC'nin bu tür kültürel etkinlikleri, mesleki gelişimimizin çok ötesinde anlamlar taşıyor. Genç gazeteci arkadaşlarımızla birlikte, sadece haber yazmayı değil, hayatı okumayı da öğreniyoruz. Kırsalda yaşayan insanlarımızı tanımak, onların sesine kulak vermek, yazılarımıza onların hikâyelerini taşımak, belki de kalemi elimize almamızın asıl nedeni. Son olarak şunu söylemeliyim: Güneycik ve çevresindeki yaylalar birer zaman kapsülü gibi. Eski günleri, kaybettiğimiz değerleri, unuttuğumuz duyguları saklıyorlar. Eğer bir günlüğüne de olsa, geçmişe dönmek; samimiyetin, doğallığın ve gerçek insan sıcaklığının ne olduğunu yeniden hatırlamak isterseniz, o yollar sizi bekliyor. Teşekkürler Güneycik… Teşekkürler emeği geçen tüm güzel insanlar… O gün bize sadece doğayı değil, insan olmanın ne demek olduğunu da bir kez daha hatırlattınız.
Ekleme Tarihi: 11 Mayıs 2025 -Pazar

"Yaylada Sessizlik, Kalpte Huzur"

Güneycik’te Zamanın Durduğu Gün: Bir Yayla Gezisiyle Hayatın Kalbine Yolculuk
Hayatın yoğun temposunda çoğu zaman durup çevremize bakmayı unutuyoruz. Oysa zaman zaman yavaşlamak, doğaya dönmek, insanın özüne yaklaşmak gerekiyor. İşte tam da böyle bir ihtiyaç içindeyken, Alanya Gazeteciler Cemiyeti'nin (AGC) düzenlediği bir yayla gezisine katıldım. Gittiğimiz yer Gündoğmuş’un Güneycik Mahallesi’ydi. İsmini bile ilk kez duyan birçok arkadaşım vardı. Ancak orada yaşadığımız her an, ömrümüzün unutulmaz satırlarına yazıldı.

Güneycik Mahallesi’ne vardığımızda ilk dikkatimi çeken şey sessizlik oldu. Ama bu sessizlik ürkütücü değil, huzur vericiydi. Kuş sesleri, rüzgarın ağaçlarla fısıldaşması ve uzaktan gelen koyun çanlarının sesi... Doğanın kendi diliyle konuştuğu bir yerdi burası. Bize kapılarını açan mahalle halkı ise adeta yüreklerini de açtı. Birçok evde artık genç kalmamış. Gençler Alanya, Manavgat gibi turizm bölgelerinde çalışıyor. Mahallede kalanların en genci 60 yaşında. Ama öyle gönlü genç, öyle hayat dolular ki... Bir çay koyuşları, bir tebessümleri, insanın içine işliyor.

Bizleri bekleyen nefis bir kahvaltı vardı. Sofrada her şey doğaldı: El yapımı peynir, tazecik çökelek, kendi bahçelerinden zeytin, domates, bazlama... Ama en güzeli sofranın ruhuydu. O sofrada sadece yiyecek değil, sevgi vardı, samimiyet vardı, geçmişin sıcaklığı vardı.

Sohbetlerimiz sırasında mahalledeki eski okul binasına götürdüler bizi. Orası artık bir tür mini müze olmuş. 50 yıl öncesine ait gündelik yaşam eşyaları tek tek saklanmış: Çomça, kazan, su testisi, gaz lambası, tahta kaşık, örme sepetler... Her biri bir hikâye anlatıyordu. O eşyaların arasında yürürken zaman durdu sanki. Gözlerim bir su testisinin üzerindeki çatlağa takıldığında, dedemin köydeki evindeki testiyi hatırladım. O günlere geri döndüm bir anda. Ne çok şey değişmişti, ama bazı duygular hep aynıydı: Aidiyet, sadelik ve sevgi.

Gezimizin ikinci bölümü, doğanın koynuna daha derin bir yolculuktu. Eğrigöl ve Söbüçimen Yaylası’na doğru yola çıktık. Yollar dar, kıvrımlı ama büyüleyiciydi. Bahar, yaylaları sarıya boyamıştı. Sarı papatyalar, dağ çiçekleri, uçsuz bucaksız yeşillikler... Elimizde sepetlerle kuzukulağı, karahindiba, ısırgan otu, yarpuz ve yaban sarımsağı topladık. Bir yandan doğayı dinledik, bir yandan birbirimizi. Fotoğraflar çektik ama biliyoruz ki, bu anılar yalnızca karelerde değil, kalbimizde saklanacak.

Eğrigöl’e vardığımızda bir başka yüzüyle karşılaştık doğanın. Suyun sessizliği, gölün etrafında yankılanan ayak seslerimiz ve gökyüzüne uzanan ağaçlar... Sadece güzellik değil, sorumluluk da vardı burada. Çevrede gördüğümüz çöpleri topladık, doğaya küçük bir teşekkür ettik. Çünkü bu cennet köşeler bize değil, gelecek nesillere de ait.

Dikkatimizi çeken bir diğer ayrıntı: Tüm gün telefonlarımız neredeyse hiç çekmedi. Başta garip geldi. Ama sonra anladık ki, bu bir eksiklik değil, bir lütufmuş. Çünkü o gün telefon değil, gönüller çekti birbirini. O yaylada teknoloji yoktu belki ama gerçek bağ vardı. İnsanla insan arasında, insanla doğa arasında... Ve belki de en önemlisi insanla kendisi arasında.

Bu gezinin sonunda, sadece bir bölgeyi değil, bir yaşam biçimini de tanımış olduk. AGC'nin bu tür kültürel etkinlikleri, mesleki gelişimimizin çok ötesinde anlamlar taşıyor. Genç gazeteci arkadaşlarımızla birlikte, sadece haber yazmayı değil, hayatı okumayı da öğreniyoruz. Kırsalda yaşayan insanlarımızı tanımak, onların sesine kulak vermek, yazılarımıza onların hikâyelerini taşımak, belki de kalemi elimize almamızın asıl nedeni.

Son olarak şunu söylemeliyim: Güneycik ve çevresindeki yaylalar birer zaman kapsülü gibi. Eski günleri, kaybettiğimiz değerleri, unuttuğumuz duyguları saklıyorlar. Eğer bir günlüğüne de olsa, geçmişe dönmek; samimiyetin, doğallığın ve gerçek insan sıcaklığının ne olduğunu yeniden hatırlamak isterseniz, o yollar sizi bekliyor.

Teşekkürler Güneycik… Teşekkürler emeği geçen tüm güzel insanlar… O gün bize sadece doğayı değil, insan olmanın ne demek olduğunu da bir kez daha hatırlattınız.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sonalanya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.