İran-İsrail Arasındaki Roket Savaşı: Gerçek Bir Çatışma mı, Yoksa Büyük Bir Satranç Oyunu mu?
YENİ BİR SAVAŞ MI, ESKİ BİR SENARYO MU?
Ortadoğu bir kez daha şiddetin ve belirsizliğin kıyısında. İran ile İsrail arasında uzun yıllardır süren gerginlik, 2025 itibarıyla açık bir çatışmaya dönüştü. Ancak bu, bildiğimiz savaşlara benzemiyor. Ne topyekûn bir cephe var ne de toprak işgali. Savaş, roketler ve sert açıklamalarla yürütülüyor. Bu da şu soruyu gündeme getiriyor: “Bu bir savaş mı, yoksa küresel bir sahnede oynanan tiyatro mu?”
TARİHSEL DÜŞMANLIK
İran ile İsrail arasındaki gerilim 1979’daki İran İslam Devrimi’ne dayanıyor. Tahran yönetimi İsrail’i meşru bir devlet olarak görmezken, İsrail de İran’ı birincil tehdit olarak kodladı. Özellikle İran’ın nükleer programı, İsrail açısından sürekli bir "önleyici saldırı" gerekçesi oldu. Doğrudan kara sınırları olmamasına rağmen Suriye, Lübnan ve Gazze gibi cephelerde vekil savaşlar üzerinden yıllardır karşı karşıyalar.
GÖRÜNENİN ARKASINDAKİ GÜÇLER
Savaşın yüzü İran ve İsrail gibi görünse de arka planda küresel aktörler belirleyici rol oynuyor. ABD, İsrail’in en büyük destekçisi konumunda. İran ise Rusya ve Çin’den sınırlı siyasi destek alıyor. Ancak bu destek çoğunlukla söylem düzeyinde kalıyor. Asıl kazananlar ise savaş ekonomisinin baş aktörleri: küresel silah üreticileri.
TRUMP’IN MİRASI VE BÖLGE POLİTİKALARI
Donald Trump, görevdeyken “savaşa karşıyız” söylemleriyle öne çıksa da Arap ülkelerine milyarlarca dolarlık silah satışları yaptı. Bu satışlar, kısa vadeli ekonomik katkı sağlasa da bölgede silahlanma yarışını hızlandırdı. Trump döneminde İsrail'e İran’a karşı daha fazla manevra alanı tanındı. Bölge yeniden karıştırıldı, savaş ekonomisi canlandı.
DEMİR KUBBE SORGULANIYOR
İran’ın son roket saldırılarında İsrail’in ünlü hava savunma sistemi "Demir Kubbe", ciddi anlamda sınıfta kaldı. Çok sayıda roket hedefe ulaştı. Bu, “İsrail’e dokunulmaz” algısını yerle bir etti. İsrail için sadece askeri değil, psikolojik bir kayıptı.
İRAN’IN DİPLOMATİK YALNIZLIĞI
İran, bu süreçte İslam dünyasından ve Arap ülkelerinden beklediği desteği göremedi. Ne Arap Ligi ne de bölgesel müttefiklerden somut bir adım geldi. İran, yalnız bırakıldı. Bu yalnızlık, Tahran’ın bölgesel stratejilerini yeniden gözden geçirmesine neden olabilir.
SAVAŞIN DOĞASI: ROKETLER SAVAŞI
Klasik savaşlarda ordular ilerler, haritalar değişir. Ancak burada durum farklı. Bu savaşta roketler, dronlar ve savunma sistemleri başrolde. Kara sınırı olmayan iki ülke, uzaktan saldırılarla birbirini hedef alıyor. Bu da çatışmanın süresini uzatırken derinliğini sınırlı kılıyor.
TÜRKİYE'NİN BAKIŞI: İRAN'A AYNADAN BAKMA ZAMANI
İran, Suriye ve Libya gibi sahalarda Türkiye’nin karşısında yer almayı, terör unsurlarına dolaylı destek vermeyi tercih etti. Ancak şimdi yalnız kaldığı bu tabloda geçmişteki hatalarını sorgulamak zorunda. Türkiye'nin haklı duruşu, bu krizle birlikte daha net şekilde anlaşılabilir.
SONUÇ: SAVAŞ DEĞİL, GÖSTERİ
İran ile İsrail arasındaki bu çatışma, tarihe “en garip savaş” olarak geçebilir. Gerçek kaybedenler; siviller, şehirler ve barış umutları. Gerçek kazananlar ise savaş ekranlarının arkasındaki lobiler, kasalar ve stratejik ajandalar. Bu savaş sahada değil, ekranlarda ve dolar bazlı silah sözleşmelerinde yaşanıyor.Saygılarımızla…
