İslam dininin özelliklerini bilen bir müslüman için benzersiz ibadetlerden biri de hac ibadetidir. İslam’ın beş esasından biri olup yapılan yolculukların en güzelidir. Aradan uzun zaman geçse de tazeliğini koruyan, hep bu gün yaşanmış gibi anlatılan ibadetin adıdır. Bunu hac görevini eda eden eli öpülesi dedelerimizden, amcalarımızdan büyüklerimizden öğreniyoruz.
Mana olarak ziyaret etmek anlamına gelen hac, İslam’da ihrama bürünüp tavaf etmek Arafat’ta vakfe (durmak) yapmaktır. Hak din olan İslam’ın beş temel esasından biri olup, farziyeti kitap sünnet ve icma ile sabit olup, beden ve mal ile yapılan ibadettir. Bu sebepledir ki Ali İmran suresi 97. Ayette de ‘hacca gidip gelmeye gücü yetenlere Allah için kebeyi ziyaret etmek farzdır.’ Buyurulur. Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (sav): ‘Ey insanlar Allah Teâlâ size haccı farz kıldı haccediniz’ diyerek oda haccın yapılmasına işaret etmiştir.
Maddi ve manevi bir ibadet olan hac Allah katında bir çok dünyevi ve uhrevi faydaları vardır. Oruçla kötü arzularından kurtulan , zekâtla cömertlik duyguları gelişen, namazla ruhen ve kalben yükselen mümin, hac ile kendini Allaha arz edip kendine tertemiz bir sayfa açar.
Resmi işlemlerin bir bir hallolup yolculuğun yakınlaşması heyecanı giderek artar. Adeta her birinin gözlerinin içi güler. Nasıl gülmesin ki? Yıllardır beklenen an gelmiş, Allah’a karşı kulluk görevini ifa edebilecekleri ana bir adım daha yaklaşmış oluyorlar.
Yola çıkarken iki duygu aynı anda yaşanır; Sevdiklerinden ayrılmak ve en sevgiliye kavuşmak. En sevgiliye ulaşmak için sevdiklerimizden, evlatlarımızdan geçicide olsa ayrılırız. Yola çıkmadan tarifi olmayan bir heyecan başlar. Hele o büyük buluşma gerçekleştiğinde adeta duygu seli yaşanır, gözyaşları sel olup akar. Bu heyecandan nasibini alamayanlar elbette vardır. Bu güzelliğin heyecanı bilinçli, şuurlu ve Allah rızası için hac görevini yapan kişiler içindir.
Atalarımız öz ağlamayınca göz ağlamazmış derler. Demek ki hac görevi öze hükmediyor, öze dokunan bir tarafı var. Babamız, annemiz, kardeşimiz ve dostlarımızla helalleşerek yola koyuluyoruz. Küskünlükler dargınlıklar kaldırılır, helalleşip yeni tertemiz bir sayfa açılarak bu ibadete başlanır. İşte bu yönüyle de bu ibadet yeri ayrıdır.
Kefenin ve gelinliğin rengi misali ihramın da rengi beyazdır. Bu beyaz renk bizleri dikkate, nezakete, daha hassas olmaya, düşünmeye davet eder. Çünkü beyaz hata götürmez, en ufak bir leke bile dikkati çeker. Onun içindir ki hac görevini eda eden kişilerin yaptıkları en ufak hata bile dikkati çeker. Halk arasında‘bakın hele birde hacı olacak’ eleştirisi halk arasında duyulur.
İhramın temizliği misali müslüman da her yünüyle tertemiz olma gayretinde olup, niçin yaratıldığının farkında, yaptığı her ibadeti riyasız gösterişsiz, Allah rızası için yapmalıdır.
Hac musalla taşında yatan mevta misali dil, renk, ırk, zenginlik, fakirlik ayrımı yapmaksızın herkesin Allah’ın huzurunda aynı renk kıyafetle bir nevi ahiret hayatı ve mahşeri hatırlatması ile üstünlüğün yalnızca takvada olduğunu hacı adaylarına yaşatarak öğretir.
Gücü yetip bu yola koyulan hacı adaylarına bu ibadetin mesajını almayı, Allaha ve Resulüne daha çok yakınlaşmayı, tövbe edip Allahın affına sığınarak temizlenmiş samimi Müslümanlar olmayı Allah cümlemize nasip etsin. Hacdan döndükten sonra da kalan ömründe aynı hataları tekrarlamadan, yeni güzelliklere , Allahın razı olduğu işlerle meşgul olmayı yüce Rabbimden niyaz ediyorum.
Selam ve dua ile..
