İnsanlık tarih boyunca daha adil, huzurlu ve yaşanabilir bir dünya arayışı içinde olmuştur. Ancak bu arayış, genellikle büyük sistemlerin ve toplumların değişmesi üzerine yoğunlaşmıştır. Oysa değişimin asıl kaynağı bireyin kendisidir. Bu düşünceyi en iyi anlatan örneklerden biri, günlük yaşamdan alınmış basit bir hikâyede gizlidir.
Hafta boyunca yoğun bir tempoda çalışan bir baba, pazar sabahı dinlenmeyi planlarken küçük oğlunun ısrarlı isteğiyle karşılaşır: “Baba, parka ne zaman gideceğiz?” Baba, dışarı çıkmak istemediği için çocuğu oyalamanın yolunu arar. Masadaki gazetede promosyon olarak verilen bir dünya haritasını görür. Haritayı parçalara ayırarak oğluna verir ve şöyle der:“Bu haritayı düzeltebilirsen seni parka götüreceğim.”
Baba içinden “En iyi coğrafya uzmanı bile bu parçaları birleştirmekte zorlanır, böylece saatlerce oyalanır,” diye düşünür. Ancak kısa bir süre sonra çocuk haritayı tamamlamış halde geri gelir. Şaşkın baba, bunun nasıl mümkün olduğunu sorduğunda aldığı cevap, büyük bir ders niteliğindedir:
“Haritanın arkasında bir insan resmi vardı. Onu düzelttim. İnsan düzeldiğinde, dünya kendiliğinden düzeliyor.”
Bu hikâye, toplumların ve dünyanın düzelmesi için önce insanın düzelmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Dünyada kötülüklerin, adaletsizliklerin ve huzursuzlukların kaynağı, insanın iç dünyasında taşıdığı cehalet, bencillik ve hoyratlıktır. Eğer bu olumsuzluklar yerine bilgi, nezaket, hoşgörü ve adalet gibi değerler yerleştirilirse, hem bireysel hem de toplumsal ölçekte dönüşüm mümkün hale gelir.
Gerçek değişim, dış dünyadan değil, insanın içinden başlar. Toplumun düzelmesi için birey; bireyin düzelmesi içinse kişinin kendisi ilk adımdır. Başka bir ifadeyle, dünya haritasını düzeltmek için önce haritanın arkasındaki insanı düzeltmek gerekir.
Dünyayı değiştirmek isteyen herkesin önce kendine şu soruyu sorması gerekir:
“Ben ne yapıyorum?”
Çünkü dünyayı değiştirmek, büyük güçlere ya da imkânlara sahip olmayı gerektirmez; kişinin kendisiyle başlaması yeterlidir. Dilimizi, davranışlarımızı ve kalbimizi güzelleştirdiğimizde; nezaket ve iyilik, tıpkı bir halka gibi genişleyerek topluma ve dünyaya yayılır.
Unutulmamalıdır ki, dünya kendiliğinden düzelmez. Düzelmesi için önce insanın kendisini düzeltmesi gerekir. Haritanın arkasındaki insan biziz; biz düzeldiğimizde dünya kendiliğinden düzelecektir.
