00
Haber Detayı
22 Aralık 2020 - Salı 13:07
 
ADD'den Atatürk Konulu Kompozisyon Sonuçlandı
Atatürkçü Düşünce Derneği Alanya Şubesi olarak Türk gencinin büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’e bakışını yansıtmak düşüncesiyle İlkokul 3,4 sınıflar, Orta okul 5,6,7,8. Sınıflar ile Liselerde 9,10,11 ve 12. sınıflar arasında düzenlediğimiz
EĞİTİM Haberi
  ADD'den Atatürk Konulu Kompozisyon Sonuçlandı

   “ATATÜRK’Ü ÇOK ÖZLÜYORUZ. ÇÜNKÜ: …..” konulu 
 
 
Kompozisyon yarışmamız sonuçlandı. Konusunda uzman eğitimcilerin değerlendirmeleri sonucu dereceye giren öğrenciler belirlendi. Eser gönderip yarışmamıza katılan öğrencilerimize ve jüride görev alan öğretmenlerimize, yarışmamızı duyurulması konusunda yardımcı olan Alanya İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne ve öğretmenlerimize teşekkürlerimizi sunuyoruz. ADD Alanya Şubesi olarak yeni yarışmalar ve çeşitli etkinliklerle çalışmalarımıza devam edeceğiz.  
                                                                  
 
Zuhal Sirkeli
ADD Alanya Şube Başkanı
 
 
Kompozisyon yarışması sonuçları: 
LİSE
1. MÜNEVVER ARICAN           OBA NAZMİ YILMAZ ANADOLU LİSESİ 10/B
2. DENİZ BURAK ALTUN          FEVZİ ALAETTİNOĞLU ANADOLU LİSESİ 12/C
3. MERVE AKÇA                        ALANYA LİSESİ 12/F
MANSİYON
1. IŞIL KUNT                              BURSA ANADOLU KIZ LİSESİ
1. ALEYNA ORUÇ                    İZMİR 85. YIL ANADOLU LİSESİ
2. CEMRA KETHUDA                FEVZİ ALLATTİNOĞLU ANADOLU LİSESİ 
ORTAOKUL
1. ÜMMÜHAN KOLLAMA          DEĞİRMENDERE ORTAOKULU 8/B
2. ÖZLEM ARSLAN                  AYŞEN-CENGİZ URFALIOĞLU ORTAOKULU
3. HATİCE SUDE YILDIRIM      AYŞEN-CENGİZ URFALIOĞLU ORTAOKULU
                                                      MANSİYON
1. SUDE GÜNEŞ                    MEHMET AKİF ERSOY ORTAOKULU
2. MELEK BORLUKÇU           MEHMET AKİF ERSOY ORTAOKULU
İLKOKUL
MANSİYON
1. BETÜL BÜŞRA SARITAŞ     ALANYA AKDAM İLKOKULU  4/A SINIFI 
                                                                                                                                                       1. MERVE GÜREZ                    ALANYA AKDAM İLKOKULU    4/A SINIFI                                                              
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
BİR GÜNEŞİ ÖZLÜYORUM
 
 
Bir güneş doğar. Dünyanın uzun zamandır kapkaranlık olduğu, toprakların buram buram kan koktuğu, acıdan başka bir şeyin yaşanmadığı, insanların çaresizliğin ne demek olduğunu anladığı bir anda bir güneş doğar sarı saçlı mavi gözlü bir güneş.
 
 
Yüzyıllardır süren koyu karanlıktan sonra insanlar önce anlayamaz onu; gözleri görmez, akılları almaz olur bu güneşi. İstemezler önce onu. Susturmak dünyayı tekrar o bildikleri, alıştıkları kapkara renge boğmak isterler. Ne yapsalar olmaz. 
 
Güneş bir türlü doğmaktan vazgeçmez yapılan her kötülüğe inat daha güzel doğar. Kararlıdır. Ölüm dahi korkutmaz onu. Aydınlatmaktan başka hiçbir şeyi düşünmez.
 
Zamanla bazı insanların gözleri alışır bu güneşe onun yolunda yürümek, onlar da aydınlatmak ister dünyayı, hepsi ondan bir parça alarak bir ateş yakar. Bu ateşlerden kocaman bir ordu olur. Koskoca yoktan koskoca bir ordu. 
 
 
Ateş gün geçtikçe büyür, her yere yayılır ve imkânsızı başarır. Bütün dünya şaşırır. Kelimenin tam anlamıyla “Kurtuluş” olan savaş kazanılır. Güneş hiç yılmaz yeni bir mücadeleye başlar. Cumhuriyet ilan edilir. İlke ve inkılaplar yayınlanır. Kadınlara özgürce nefes alma hakkı verilir. Çocuklar dünyanın en mutlu çocukları olur. Herkes okuma yazma öğrenme şansına sahip olur. Bir güneş bir dünyayı inandırır kendi doğrusuna.
 
Ben o güneşi özlüyorum çünkü İstanbul işgal altındayken, memleket yoksullukla savaşırken bu güneş tüm aydınlığıyla doğdu. Hem de nasıl doğdu? Önce Kurtuluş Savaşı, sonra Osmanlıdan kalan borçlar, sonra aydınlanma, ışıklanma devri oldu. Ulaşım, enerji, iletişim gibi birçok hayati sektör de ülkemiz gibi işgal altındaydı. Bu şirketler en önemlisi demir yolları teker teker yabancılardan satın alındı ve ülke ekonomisine kazandırıldı. 
 
Türkiye’mizin dört bir yanı demir ağlarla örüldü. 
Ben o güneşi özlüyorum çünkü sil baştan yaratılmış bir ülkenin doğmasını sağlayan o. Gerçekten küllerinden doğan bir ülke oldu Türkiye. İşte bu küllerinden doğan ülkenin de sadece bir tane kurucusu, sadece bir tane ışığı oldu. Bir zamanlar mavi gözlü, sarı saçlı bir çocukken sonra ülkemizin gururu, altın çağı, küllerinden doğan bu ülkeyi ışığı ile ilk aydınlatan oldu. Önce bizim Mustafa Kemal’imizken sonra tüm dünyanın örnek aldığı bir lider oldu. 
 
 
Ben o güneşi özlüyorum çünkü bir kadının gözünden akan her bir damlanın ne kadar değerli olduğunun farkında vardı ve bütün dünyaya gösterdi. Kadınlara seçme seçilme hakkını verdi, ne kadar değerli olduklarını anlasınlar diye. Onlara çalışma hakkı tanıdı; ayaklar altında ezilmesin, kendi başının çaresine bakabilsin, hiç kimseye muhtaç olmasın, çocuklarına nasıl yetebileceğini göstersin diye. Türk kadının nasıl ayakta durabildiğini cümle âlem görsün diye. İyi eğitim almış, iyi annenlerin yetiştireceği çocuklarla dolu yaşanası bir dünya olsun diye.
Ben o güneşi özlüyorum çünkü kâğıdına akıttığı her mürekkebinde ülkesini yükseltmeyi hedeflemiş bir güneşti o. 
 
 
Kâğıda akan her mürekkepte geleceği gören, gençleri anlayan tek güneşti. Bizim için başöğretmen olması, Latin alfabesine geçilmesini istemesi, bilim ve sanata önem vermesi, güzel bir geleceğin kurulmasına dayanak olan sağlam temelleri atması… Hepsi ülkeye doğan bir güneş sayesindeydi. Kâğıdına akan bir mürekkepte Türk gençliğine yazması kolay olan ama taşıması ağır ve önemli bir görev vermişti. 
 
 
Bizim birinci görevimiz Türk bağımsızlığını ve Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza dek sevmek,  korumak ve savunmak onun istediği gibi… Bu şerefi layıkıyla yerine getireceğimizden hiçbir şekilde şüphe duymasın Ata’mız. Bu bizim boynumuzun borcu. Türk gencine verilen destek için sonsuz minnettarım. 
 
 
Ben o güneşi özlüyorum çünkü yapılan savaşların başkomutanı o. Ülkemizin lideriydi hem de her türlü konuda; saygının nasıl önemli olduğunu, bağımsız düşünmenin, insanın kendisini ifade edebilmesi, özgür düşünceye sahip olabilmesi, hayatta başarılı olması gibi daha birçok konuda bize önderlik yapmıştır. Yapılan savaşlarda mantıklı düşüncesiyle, planlı hareket etmesiyle, Türkçülük duygusunu kanının her damlasında hissetmesiyle önce Türk milletinin daha sonra dünya liderlerinin saygısını kazanmıştır. 
 
Tarihte görülmemiş bir güneştir artık o. Bizim güneşimiz karanlık yollarda önümüzü aydınlatan güneştir. Dünyamızın eşsiz tek enerji kaynağıdır, bizi güçlendirendir.
 
 
Ben Atatürk’ü özlüyorum çünkü kadınlarımızı onun kadar güzel koruyan yok. Ben Atatürk’ü özlüyorum çünkü bir çocuğun yüzünde açan tebessümün sebebi o. Ben Atatürk’ü özlüyorum çünkü benim kalem tutma sebebim o. Ben Atatürk’ü özlüyorum çünkü kadınlara oy verme hakkını veren o. Ben Atatürk’ü özlüyorum çünkü hür düşünüp kararlar almamızı sağlayan o. Ben Atatürk’ü özlüyorum çünkü bizi hayata bağlayan o. 
 
 
Ben Atatürk’ü özlüyorum çünkü nefes alma sebebim o. Ben Atatürk’ü özlüyorum çünkü köylüyü milletin efendisi yapan o.  Ben Atatürk’ü özlüyorum çünkü cumhuriyetimizin tek kurucusu o.  Ben Atatürk’ü özlüyorum çünkü küllerinden doğan bu ülkeyi en iyi ve en güzel şekilde kalkındıran o.
Ben Atatürk’ü özlüyorum çünkü muhtaç olduğumuz kudreti damarlarımızdaki asil kana aşılayan o.
 
 
 
Münevver ARICAN
OBA NAZMİ YILMAZ ANADOLU LİSESİ
 
 
 
 
 
 
 
 
                                                     Özlüyoruz Sebepsiz 
              
Özlemek, buram buram özlemin kokusu tüter bir fotoğrafta. Kadrajı dolduran heybetli duruş. Denizin kıskandığı masmavi gözler. Altın sarısı saçları düşmana korku salarcasına… Hasretiz… Ama tükenmek yok, dertlenmek ve keder de yok. Güçlü olmayı o öğretti bize. 
 
Düşman sarmışsa etrafını bir de kendi paçasını kurtarmaya çalışan vatan hainleri varsa, işte onlara karşı direnmeyi öğretti bize. Vatanı korumayı öğretti her daim. Ebediyen Anadolu’da kalacağımızı öğretti. Cehaletten korkmayı, ondan uzak olmayı öğretti. Okuma sevgisini öğretti. Ve daha niceleri… Özlüyoruz…
              
 
Selanik’te dünyaya gözlerini açtı. O zamanlar Selanik, Osmanlı’nın en gözde, kozmopolit bir şehridir. Osmanlı’nın batıya açılan penceresi. Belki de tek penceresi… Mekteplere gitti mavi gözlü dev… Mektepten mektebe, kitaptan kitaba, savaştan savaşa koşardı. Hiç yorulmaz mısın Atam, iliklerine işlemiş bir kere vatanı için çalışmak. Vatan için. 
              
 
Özlüyorum çünkü Atatürk son nefesini bile vatan için ciğerlerine çeken, vatanı savunmak için elinden gelenin kat ve kat fazlasını yapan, silah arkadaşlarıyla düşmanı titreten bir zekaya sahipti; olmaz olanı oldurttu... 
              
Çanakkale gibi ol, geçilmez; düşmanın aklını oku, yenilmez; benim ordum yenilmez...
             
 
 Boğazlardan geçmeye çalışan tek dişi kalmış canavarların zırhları onlar. Bak çocuk, baktıkça gör, oku uluların ulusu tarihini, unutma sakın atalarını. Göğsü imanla dolu, düşman mermisinden değil de vatan toprağının gideceğinden korkar, korkma… Bak çocuk denizin diplerine, gör bizle savaş edenlerin halini… Geçilmez ol Çanakkale gibi… Geçemeseler de Çanakkale’yi, sonra girdiler İstanbul’a düşman gemileri. Görmek üzücüydü itilaf bayraklarını. Paşamın yüreği atmaz olmuştu, dağlarında çiçekler açan İzmir’ime düşman çıkmıştı. 
 
 
Harap olmuştu düşünmekten ama yine de soğukkanlılıkla bağımsızlığa adamıştı kendini. Kimin dost kimin düşman olduğunu adı gibi bilirdi. Artık adım atma zamanı yaklaşıyordu. Bandırma… Yürü vapur yürü, yükün ağırdır. Hırçın dalgalarla boğuş, yükün ağırdır. Vatan elden giderken duramazsın vapur... Demir attı, Samsun’a çıktı Paşam emin adımlarıyla. Özlüyorum, çünkü emin adımlarla, inancı tamdı Atamın, özgürlüğü haykırıyordu resmen Türk Milletiyle… Kongreler, görüşmeler, direnişler, acı acı ölümler yurdumun topraklarında. Milletine aşık bir Türk, temsil edilmesi için milletinin meclisini açtı. Bağımsızlığa adım adım. Şehadet şerbetini içmiş binlerce genç, harbe hazır Başkomutan’ın emrinde. “Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar…" Binlerce genç şehidim, ana ocağım, al bayrağım var. 
               
Özlüyorum, çünkü Atam sayesinde cumhuriyet, özgürlük ve günümüzde yıkılmaya çalışan adaletim var… 
              
Sakarya gibi ol; ağırca, için kan kusarcasına ak git. İzmir gibi ol; zafer koksun dağlarında açan çiçeklerin…
              
Mustafa Kemal’in içindeki eğitim aşkını söndürebilene aşkolsun, savaşırken bile aydınlanmayı düşündü. Kim halkını arkasına alıp, binlerce kişinin şehit edildiği savaşlara tanık olabilir? Toprak ölü gibi hissiz, soğuk, yalnız ve de yorgun… Anadolu'nun geleceğini eğitim meşalesiyle aydınlattı, ardından geldi devrimler...                    
              
“Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı… Gerçek zaferi siz kazanacak, siz sürdüreceksiniz ve behemehal muvaffak olacaksınız.” diye buyurdu Atam, bir bildiği vardı elbet; her zaman, adımlarını sağlam atardı. Özlüyorum, çünkü bizi her halinde düşünen biri varken anlatılmazcoşkudur bu özlem. İçime sığmaz, dolup taşar hasreti. 
              
Vatanın varsa eğer bayrağın da vardır, bizim bayrağımız ise dedelerimizin, atalarımızın kanlarıyla yıkandı. Her İstiklal Marşı’nda yağmur çamur dinlemeden duruyorsak korkun bizden. Bize korkmamayı, cesur olmayı öğrettiler. Kanımızda var bir kere… Ata’m… Özlüyorum... 
             
 Özlüyorum, çünkü yerini dolduracak birisini göremiyorum. Özlüyorum, çünkü ihtiyacı var herkesin sana. Özlüyorum, çünkü senin kurtardığın vatana sahip çıkıyorum. Özlüyorum, çünkü sebebi binlerce, sebepsiz belki de…
 
      Fevzi Alaettinoğlu Anadolu Lisesi
Deniz Burak ALTUN
Sınıfı: 12/ C   No:72 
Tel: 05372754998
                               
 
 
 
 
 
 
 
Neden mi Atatürk'ü özlüyoruz:
 
O, karanlık geçen gecenin ardından güne ışıklarını saçarak doğan bir güneşti çünkü. Bütün umutlar tükenmişken, ülkenin her karışı parsel parsel bölünmüşken, doğudan batıya her yeri düşman sarmışken gelendi.  
 
Anadolu'da bacası tüten tek Türk evi için bile dünyaları karşısına alabilecek kadar gözü karaydı onun. Türk'ün başkomutanı GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK o.
 
  
1922'de Dumlupınar'dan dünyaya meydan okuyan Mustafa Kemal, hastalığının en zor zamanlarında, herkes hasta yatağından kalkacak durumda değil derken Mayıs 1938'de Türk'ün toprağına göz dikenlere meydan okudu o. Onun önceliği Türk ve Türkiye'ydi. "Burdayım" dedi. Ben buradayım. Tüm umutlar tükenmişken yine sahalarda yedi düvele Türk'ün gücünü, Türkiye'yi ispatlayandı. 
 
Başkomutan sıfatını en iyi hak edendir o. 23 Nisan'da en küçük Türk çocuğundan, 29 Ekim'de ülkemin her bireyine zaferler sunandır. Doğu'da onun fikirleriyle cahilliğe karşı gelen Ayşelerin Alilerin atası. Batı da onu yaşatmak isteyen Burakların Nazlıların başkomutanı. Ülkesi için vazgeçtiği onlarca şey vardır onun. Ailesi, makamı hatta canı. Kim sevmez ki bu denli gözükara, ileri görüşlü, vatan aşığı bir adamı. 
 
 
Ben sorgularım hâlâ herkesten önce seçme seçilme hakkına sahip olmuş atamıza düşman olan bir kadının aklını ve ben sorgularım bu topraklarda nefes alan yaşayan Türküm diyen bir adamın aklını!! Ve ben sorgularım Türk doğup Türk büyüyen bir gencin bakış açısını.
   
 
Hâlâ her sabah çantanı alıp çıkıyorsan okul yoluna ve hâlâ arabana binip işe
gidebiliyorsan, pişiyorsa yemeğin ocakta; Türkçe konuşup Türkçe düşünüyorsan şuan bir düşün; olur muydu bunlar eğer o olmasa mümkün olabilir miydi bu kadar refah içinde bir yaşam.
 
 
Senin isminle güçlenen, yön bulan öyle nesiller yetişiyor ki dünyanın dört ucunda, ufkunu sis kaplamış insanlığa “Kurtuluş bildirgesi” olarak fikirlerinin ve mücadelenin taşıyıcısı olacaktir. Tüm duygun, düşüncen, emeğin ve kararlı çabalarınla bizim için istikrarlı ve başarı dolu bir devlet inşa ettin. Sana duyduğumuz sevgi, saygı ve hoşgörü sonsuz ve ebedidir Atam.
 
 
Kurduğun Cumhuriyet’in de ebedi kalmasını istedin . Düşman kanıyla paslanmış kılıçlarımız, mermisi olmadığı halde süngüsünü kullandığımız, namlusu kırık tüfekler, Anadolu’nun dört bir yanından haykırıp yollara düşen analar, Mehmetler.....anlatıyor bize nasıl bir dönemde neler başardığını hele ki o dönemdeki yokluğun ve zorluğun içinde dünyanın beynine Anadolu'nun ne demek olduğunu kazımışsın...
            
 
Evet, umudumuz ve kararlılığımız için özlüyoruz ; hiçbir olumsuzluk ve baskı ne seni unutmak için, ne de diriltici nutuklarına kulaklarımızın pas tutması için hiçbir sey engel teşkil etmez. Senin bize emanet ettiğin milli ruhu ve Cumhuriyetimizi geleceğimize yansıtarak, daha açık denizlere yelken açacağız, daha yüksek seviyelere merdiven dikeceğiz. Tüm amacımız uygar bir toplum olmaktır. Bağnazlıktan kurtulup, medeniyet yolunda yürümek ve bu yolda yenilikleri kavrayıp, başarılı olmak için yaşamalı , devleti de öylece yaşatmalıyız. 
 
 
Bilinmelidir ki; büyük devlet kuranlar, büyük uygarlıklara sahiptir. Aynı ortak geçmişe, kültüre ve ahlaka sahip bizler, senin getirdiğin ilke ve inkılaplar çizgisinden giderek daha medeni bir yaşama adımlar atıp , daha uygar bir toplum olup, atalarımızın kazandığı zaferler gibi bizde bu yolda yürüyeceğiz.
 
             
Toplumun ve hayatın şekillenmesinde büyük rol oynayan ve Cumhuriyet’in temel taşlarından biri olan inkılapların bize laik bir yaşam tarzı vermiş, çağdaş bir toplumun oluşmasında pay sahibi olmuştur. Laiklik, bir ülkenin pusulasıdır. Eşitliği de söz konusu içine alan bu inkılaplar, “toplumun yarısı toprağa bağlıyken diğer yarısı yükselebilir mi? ki devlet de yükselsin” başlığı altında devletin yükselmesi için, öncelikle iç karışıklığın düzeltilmesi gerektiğini açıkça ifade etmiş.
 
 
Biliyoruz ki; bu topraklarda kaç şehidin kanı, kaç Nene Hatun’un ayak izi, kaç Seyid Onbaşı’nın topu var...  Ne de güzel söylemiş Mehmet Akif Ersoy “Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ? diyerek arkasına bakmadan ilerleyen, kadınları, erkekleri, çocukları, vatanı için canlarını hiçe sayarak
 
 
“Ya istiklal, ya ölüm!” emriyle Türk milletinin istikbalini gölgeler içinden çıkaran bir önderin askerleriyiz.
 
 
10 Kasım 1938'de bedene aramızdan ayrılmış olan Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk'ün fikirlerini dün yaşattım, bugün yaşattım, yarın da hiç tereddütsüz tüm yüreğim ve gücümle yaşatacağım. Çünkü eğer şuan burada bu yazıyı yazma imkanım varsa onca imkansızlık içinde bu imkanları bize sunan altın saçlı, mavi gözlü, aydınlık zihinli, vatan aşığı adam sayesinde. İyi ki Atatürk.
 
 
MERVE AKÇA 
ALANYA LİSESİ
12/F
 
 
 
 
 
Sevgili Atam,
     
Geçirdiğimiz şu zor zamanlarda yine bir 10 Kasım’a yaklaşıyoruz. Sen nasılsın rahat mısın bilmiyorum ama biz senin sayende rahatız.
 
Kısacık ömründe yok olmaya yüz tutmuş bu ülkeyi tekrar dirilterek o dönemde tüm dünyanın yokluğundan kıvrandığı savaşın yerine barışı, esaretin yerine özgürlüğü, riyakârlığın yerine liyakati, tek adam yönetimi yerine demokrasiyi getirdin. Cehalete karşı savaş açtın. Bilim ve sanatın temellerini atıp yerleşmesi ve gelişmesi için üstün çaba sarf ettin.
   
 
Bütün halka millet olma bilinci, vatan sevgisi aşıladın. Ülke içi ve ülke dışı düşmanlarla aynı anda savaştın. Yoluna çıkan bütün engellerle korkusuzca mücadele ettin. Biz kadınlara seçme seçilme hakkı verdin. Kadın okur yazar oranını artırdın. Onların da bilimde, sanatta, iş hayatında var olabileceğini gösterdin. Biz kadınlara büyük onur verdin. Cesur yüreğin, ileri görüşlülüğün, üstün iradene hayran bıraktın.
   
 
Kendini bir tarafa bırakıp uğruna hayatını adadığın vazgeçilmez bu temel değerler benliğimize öyle yerleşmiş ki… En zor zamanlarda bile içimize ötelerden bir ışık yanıyor, ümidimizi hiçbir zaman kaybetmiyoruz.
   
 
Demem o ki sevgili Atam sana olan özlemim her geçen yıl biraz daha artıyor. Hayatta olmanı, seni tanımayı, yine bize her alanda rehber olmanı çok isterdim. Bir Ülkü Adatepe bir Afet İnan olup seni canlı canlı solumak ne güzel olurdu. Seni hiç görmedim, fotoğraflarda yaşadım seni… Kâh çocuklarla beraber kâh bir dağın eteğinde kâh cephede askerlerinle beraber…
 
 
Zübeyde annem ve Ali Rıza babamın da ellerinden öpmek isterdim. Çünkü eli öpülesi bir şahsiyet kazandırdılar bizlere. Kalbimizin orta yerine taht kurmuş gerçek bir yıldız oldun. Benim ülkemin yaşama şansını yakaladığı bir yıldız oldun. Ülkemin yaşadığı tüm dünyanın da yakından tanıdığı bir önder, öğretmen, düşünür, asker…
 
 
Öğretmenlerimden, kitaplardan öğrendim seni. Ülkemizi düşmanlardan nasıl kurtardığını, ülkenin gelişmesi için ne gibi çalışmalara imza attığını, önderlik ettiğini okudum, duydum. Üstelik ortaya koyduğun eserleri de bizlere emanet ettiğini söylemişsin. Çok çalıştık başardık simdi sıra sizde dedin biz gençlere. Üzerimizdeki sorumluluğun büyük olduğunu biliyorum Atam. Gençlik olarak seni utandırmamaya çalışacağız. Çalışkanlığını, okuma sevgini, zoru başarma azmini rehber edineceğiz.
     
 
Dediğin gibi Türkiye Cumhuriyeti ilelebet var olacaktır. Yoklukla yoğurduğun, gücünle inşa ettiğin bu nesil emanetini emaneti, ilkelerini ilkeleri, hedeflerini hedefleri bilmeye devam edecek. Seni sevgi ve saygıyla selamlıyoruz.
 
 
Öğrencinin Adı - Soyadı Ümmühan KOLLAMA
Okulu Değirmendere Ortaokulu
Sınıfı 8/B
Numarası 336
 
 
 
 
 
 
 
‘‘ ATATÜRK’Ü özlüyorum; çünkü bu toprakları bize, o armağan etti.’’
 
 
Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duyularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kâfidir. ( Mustafa Kemâl Atatürk) diyen Atatürk’ü anlamak demek; onun fikirlerini, düşüncelerini özlemek; bize bıraktığı mirası en iyi şekilde yerine getirmek demektir. Mustafa Kemâl’i tanımak demek, O’nun 1881  yılında doğduğunu,1938 yılında yılında Dolmabahçe Sarayı’nda öldüğünü ve bu süreç içerisinde hayatında neler olup bittiğini bilmek demek değildir. Atatürk’ü tanımak demek; onun düşüncelerini kavrayabilmek, onun ilkelerine sahip çıkmak, empati kurarak onu anlamaktan geçer.
 
 
Atatürk’ü anmak,anlamak, devrimlerinin ve ilkelerinin koruyucusu ve savunucusu olmak Türk Milletinin  vefa borcudur. Atatürk, Türk Milleti için büyük başarılara imza atmıştır.Şu an vatanımızda özgür bir şekilde yaşayabiliyorsak ,gençler olarak başımız dik, gururlu, kendinden emin geleceğe bakabiliyorsak, çağdaş milletler arasında yer edinmişsek kendimize, dalgalanıyorsa nazlı hilâlimiz göklerde.... 
 
Atatürk’ün sayesindedir. Onun bize bıraktığı bu toprakları korumak, bizim en kutsal görevimizdir.Biz gençler, Atatürk’ün fikirlerini, devrimlerini anlamaya çalışmalı, bilimin ışığında ilerlemeliyiz.Cehalete düşmeden, karşımıza çıkan engelleri aşıp Atatürk’ün bize bıraktığı bu değerli mirasa sahip çıkmalıyız.Biz çocuklar bunları yaşarken hâlsiz düştüğümüzde, inancımızı kaybettiğimiz yerde akımıza kalbimizde yaşayan Mustafa Kemâl Atatürk’ü getirmeli,onu örnek alarak pes etmemeli ve başarmalıyız.  
 
 
Atatürk, sadece Türkler veya Anadolu toprağında yaşayan insanlar için değil; tüm dünya için çok önemli bir kişiydir. Atatürk inanılmazı başarmış ideolojisini yüzlerce yıllık bir altyapının tam üstüne kurmayı başarabilmiş nadir insanlardan biridir. Mustafa Kemâl Atatürk, dünyadaki insanlar için gerçek anlamda önemli bir kişiydi. Yaptıkları, öğrettikleri,azmi, başarma isteği bir insanın nerelerden nerelere gelebileceği ve aynı zamanda bir insan isterse neler başarabileceğin en önemli kanıtlarındandır.
 
 
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü kalbimizde yaşatmaya devam etmek için onun bize bıraktığı miraslara en iyi şekilde sahip çıkıp bu vatan ve bizler için verdiği savaşları unutmamalıyız.Ulu Önder Gazi Mustafa Kemâl Atatürk’ü saygı ve minnetle anıyoruz.
 
 
 
 
Ayşen Cengiz Urfalıoğlu OrtaokulU
ÖZLEM ASLAN
 
 
 
 
 
              ATATÜRK’Ü ÖZLÜYORUZ 
    
Eyyyy sarı açlı, mavi gözlü devim,Ata’m, Mustafa Kemal’im…  
 
Ülkeye attığın imza her yerde…Yaşadığımız her alanda,her güzelliktesin.Ülkesini seven, vefalı tüm kalplerde, vicdanlı her yürektesin… 
     
 
Seni özlemek için sebep aramak beyhude bir çırpınış…çünkü sen her an bizimlesin… 
    
 
 9 Kasım 1938 yılında saat 18.55'te telaşla yanına gitti Hasan Rıza Soyak, Atatürk: "Kahretsin" diyerek söyleniyordu. Otuz saat komada kaldıktan sonra 10 Kasım 1938 sabahı 09.05’ te zaman durdu adeta. Türkiye, ilk defa yağmur yağmadan ıslandı. 17 Kasım 1938 sabahı Atatürk'ü ziyaret etmek isteyen binlerce kişiden 11'i Dolmabahçe Sarayından çıkan izdihamda hayatını kaybetmişti. 
     
 
13 Kasım 1914-18 Mart 1915 deniz savaşları  yapıldı. 25 Nisan 1915-9 Ocak 1916 kara savaşları yapıldı. İlk defa Çanakkale Savaşı’nda Osmanlı Devleti, milletçe bir destan yazdı. Atatürk:"Ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum" demişti. Hangi lider; hem savaşıp, hem kitap yazıp, hem de bu kadar umutlu olabilir ki? 1922-1924 Osmanlı devleti bitmiş durumdaydı ama o pes etmedi. 
      
 
Bunları neden anlattım? O olmasaydı, bu anlattıklarını yapmasaydı, şu anda böyle birşey sorgulamazdı bile. Mesela ona neden Atatürk dendi? Çünkü o Türklerin atası, lideri, kahramanı...  
      Benim O’nu özlemem için  sebep çok... 
      Yaşadığımız toprakları bize “vatan” yapan, 
      Bu uğurda canını fedaya hazır olan, 
      Daima bilimin ışığında ilerlemesiyle bizlere örnek olan, 
      Bir nakış gibi işleyip hayata geçirdiği ilke ve devrimlerle bizlere medeniyetin kapılarını açan, 
      Sadece bizlere değil;tüm dünyada örnek olan Ata’mı özlemek içn sebep çoookkk… 
      Biz gençler, bu bilinçte,sorumlulukta bıraktığın emanetin yılmaz bekçileriyiz. 
 
      
Bana bu cennet toprakları “vatan” yaptığın için sana sonsuz sevgi, saygı ve minnetle  selam olsun!Her geçen zaman artan derin bir özlem ve seni anladıkça artan derin bir saygıyla…. 
 
                        ÖZLÜYORUZ 
 
 
 
YŞEN CENGİZ URFALIOĞLU ORTAOKULUHATİCE SUDE YILDIRIM
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kaynak: (Son) - Son Alanya Editör: Hamdi Acet
Yorumlar
Haber Yazılımı 0